1. Hukuk Dairesi 2014/20386 E. , 2017/1291 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis, alacak davası sonunda, yerel mahkemece; davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, davacı ... bakımından alacak isteminin kabulüne, birleştirilen davanın ise reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davacı ... vekili ile davalı ve birleştirilen davada davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl davada davacılar, murisleri ...’in maliki olduğu 14 parsel sayılı taşınmazını mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tescile olmadığı taktirde tenkise, 30/03/2009 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava konusu taşınmazın dava tarihinden sonra 3. kişiye devri nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 30.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişler, birleştirilen davada davacı ... ise, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden 70.000-TL alacağın miras payı oranında davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamalardaki beyanında ise asıl ve birleştirilen davadaki isteğinin muris muvazaasına dayalı tereke alacağının miras payı oranında tahsili olduğunu beyan etmiş, davacı ..., 17/12/2009 tarihli dilekçesiyle davadan feragat etmiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı, murisin ölmeden önce davacıların etkisi altında vasiyetname tanzim ettiğini, vasiyetnamenin iptali için açılmış olan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, muvazaanın sözkonusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, davacı ... bakımından ise alacak isteminin kabulü ile miras hissesi oranında 15.000-TL nin davalıdan tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 14 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... adına kayıtlı iken 30.07.1987 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği, davalının da çekişme konusu taşınmazı 24.06.2008 tarihinde dava açıldıktan sonra dava dışı ...’a satış suretiyle devrettiği, halen üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakandan davalıya yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu iddia etmişler, davalı ... ise, çekişme konusu taşınmazın esasen davacı ve dava dışı kardeşleri ... adlarına alınan iki adet taşınmazla birlikte satın alınıp, bedelinin ... tarafından ödendiğini, ancak alım tarihinde yaşının küçük olması nedeniyle kaydın mirasbırakan adına yapıldığını, reşit olduktan sonra da çekişme konusu taşınmazın kendisine devredildiğini savunmuş, tanık olarak dinlenilen kardeşleri ... da savunmayı doğrular mahiyette beyanda bulunmuştur.
Yukarıda belirtilen ilke ve olgulara göre, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin, hüküm vermeye elverişli olduğu söylenemez.
Somut olayda, davalı ..."in dava konusu edilen 14 parsel ile aynı tarihlerde davacı ... ve dava dışı kardeşi ... adına da komşu taşınmazların alındığı yönündeki savunmasının değerlendirilmesi bakımından sözü edilen bu taşınmazların tapu kayıtları ile akitlerinin getirtilerek, çekişme konusu taşınmazın muris adına tescil edildiği tarihte davalı ...’in yaşının tespiti ile mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temlikin savunmada ileri sürüldüğü üzere bir hakkın devri mi yoksa diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla mı yapıldığı hususunun tereddüte yer vermeyecek biçimde tespitinden sonra hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalı-birleştirilen davada davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı vekili ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.