3. Hukuk Dairesi 2015/14151 E. , 2015/20656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KONYA 3. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/07/2015
NUMARASI : 2014/1280-2015/794
Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının azaltılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı P.. K.. tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesi ile; davacının, nafakaların bağlandığı tarihte belediye başkanı olduğunu, 16/06/2014 tarihinden itibaren veri hazırlama kontrol işletmeni olarak çalıştığını, gelirinin azaldığını ileri sürerek; davacı müvekkilinin ödemekte olduğu aylık 500.00 TL olan yoksulluk nafakasının 200.00 TL"ye, 150.00"şer TL iştirak nafakasının 100.00"er TL"ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, cevap dilekçelerinde; davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne; yoksulluk nafakasının 400.00 TL ye, iştirak nafakalarının 125.00"er TL"ye indirilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı P.. K.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, TMK"nun 182/2.maddesine göre; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur.
Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır".
Aynı Yasanın, 328/1.maddesine göre de; "Anne ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur" (TMK. 330/1).
Somut olayda; davalı annenin çalışmadığı, kendi evinde kaldığı; davacı babanın ise, Belediyede çalıştığı, 2.000.00 TL aldığı, evlendiği, aracının ve bağının olduğu; ortak çocuklar Şerife"nin 01/03/1999, Sudenaz"ın 20/07/2004 doğumlu olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların gerçekleşen sosyal-ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ortak çocukların yaşına göre eğitim ve kişisel ihtiyaçlarınında artacağına göre oluşacak ihtiyaç düzeyi, özellikle davalı babanın da ortak çocukların bakım ve eğitim masraflarına katılma yükümlülüğünün bulunduğu gözetildiğinde; yerel mahkemece takdir edilen iştirak nafakalarının azaltılması hakkaniyet ilkesine aykırı görülmüş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Ayrıca TMK ’nın 328.maddesinde: “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.
Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan TMK.nun 328/1.maddesi uyarınca; kural olarak, ana babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam ettiğinden, anılan maddenin birinci fıkrasının açık hükmü uyarınca küçüklerden F.. U.. için ergin olmakla lehine Boşanma İlamı ile bağlanan iştirak nafakası kendiliğinden sona erer.
Buna bağlı olarak; çocuğun ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, davacının, kanun gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakasının azaltılması talebi ile bu davalı bakımından dava açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, kanun gereği çocuğun ergin olması ile kendiliğinden sona eren iştirak nafakası nedeniyle davacı hakkında takip bulunması halinde dahi, davacının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca şikayet yoluna başvurma imkanının bulunduğu, diğer bir ifade ile bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün olduğu, bu durumda o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığı açıktır.
6100 Sy HMK nın 114/1-h maddesi uyarınca açılan davada hukuki yarar bulunması ise Dava şartlarından olup aynı kanunun 115. Maddesi gereğince mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gerekli olup bulunmadığından ise aynı kanunun 115/2 . Maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekir.
Bu durumda, mahkemece; 4721 sayılı TMK’nun 328/1.maddesi uyarınca iştirak nafakasının ortak çocuk F.. U.. " ın dava tarihi öncesinde ergin olduğu 16/09/2014 tarihinde kendiliğinden sona erdiği, yasa gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakasının azaltılması istemi yönünden, davacının bu davalı bakımından davayı açmakta veya bu konuda tespit hükmü verilmesinde hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek, bu talebin Usulden reddine karar verilmesi gerekirken; yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş,kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.