3. Hukuk Dairesi 2015/14750 E. , 2015/20749 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2010 yılında evlendiklerini, bu evlilikten müşterek çocukları olmadığını, davalının evlendikten bir iki ay sonra ..."de çalışmaya başladığını, 28/03/2014 tarihine kadar bu ülkede çalıştığını, sonrasında da değişik ülkelerde çalışmaya devam ettiğini, müvekkilinin davalı eş tarafından gönderilen paralar ile geçimini temin ettiğini, davalının en son yurt dışındaki çalışmasını bitirerek 2014 yılının mayıs ayında eve döndüğünü ve sonrasında müşterek haneyi terk ettiğini, davalının davacının infak ve iaşesi ile masraflarını karşılamadığını, bu nedenle davacı için 500,00 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacı ve ailesinin kendisini müşterek haneye almadığını, açılan nafaka davasını kabul etmediğini, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 250,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar kesinleştiğinde yoksulluk nafakası olarak sürdürülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Medeni yargılama hukukunda egemen olan taraflarca getirme ilkesine göre davanın sebebini oluşturan vakıaların getirilmesi taraflara yüklenmiş bir ödevdir. Buna karşılık bu vakıaları mümkün olan bütün hukuki görüş açılarından inceleme ve hukuku uygulama görevi ise hâkime yüklenmiştir. Hâkim, tarafların hukuki sebepleri hiç belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması ile bağlı tutulmamıştır. Bu sayede, tarafların hukuku bilgisizliklerinden zarar görmeleri engellenmiştir.
Nitekim, 6100 sayılı HMK"nun 33.maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK"na göre, olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Hakimin hukuki nitelendirmede bulunma görevine ilişkin muhtelif kararlar mevcuttur. (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991)
Dava; ayrı yaşamada haklılık nedenine dayalı olarak açılan davacı eş için tedbir nafakası istemine ilişkindir.
TMK"nun 197.maddesi gereği, ayrı yaşamakta haklı olan eş diğer eşten tedbir nafakası talebinde bulunabilir.
Evlilik birliğinin korunması ve devamının sağlanması için eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gereken bazı ortak giderler mevcuttur.
Diğer taraftan, TMK"nun 195.maddesinde; evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşlerin ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilecekleri ve hakimin, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alacağı hükme bağlanmıştır.
Eşlerden her biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde; kendisi için tedbir nafakası talep etmiş, mahkemece hükmün 2 numaralı bendinde davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 250,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar kesinleştiğinde ise yoksulluk nafakası olarak sürdürülmesi şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece talep yoksulluk nafakası olarak isimlendirilmiştir. Eldeki davada talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre tedbir nafakası mahiyetindedir. Mahkemece; nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; davanın ayrı yaşama nedenine dayalı bir tedbir nafakası davası olarak nitelendirilmeyip, yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.
Ancak, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK"nun 438/VII. maddesi gereğince hükmün 2. bendinde yer alan; “karar kesinleştiğinde yoksulluk nafakası olarak sürdürülmesine “ifadesinin çıkartılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.