1. Ceza Dairesi 2018/5771 E. , 2021/521 K.
"İçtihat Metni"(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Suç örgütüne üye olmak, hırsızlık ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu"na muhalefet suçlarından İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2015 tarihli ve 2015/178 değişik iş sayılı içtima kararıyla 8 yıl 6 ay hapis cezasına hükümlü ..."ın, bu cezalarının infazı aşamasında, cezasının 5275 sayılı Kanunun 107/2. maddesine göre yapılmasına ilişkin İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/02/2018 tarihli ve 2011/724 esas, 2013/71 sayılı kararı ile ilgili olarak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/09/2007 tarihli ve 2007/1-214-181 sayılı kararında belirtildiği üzere infaza ilişkin lehe oluşan hataların kazanılmış hakka konu olmayacağı gözetilerek yapılan incelemede;
Her ne kadar hükümlünün İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/02/2018 tarihli kararı ile cezasının 5275 sayılı Kanun’un 107/2. maddesine göre yapılmasına karar verilmiş ise de;
Dosya kapsamına göre, İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/03/2013 tarihli ve 2011/724 esas, 2013/71 sayılı kararı ile hükümlü ... hakkında suç örgütüne üye olmak ve hırsızlık suçlarından mahkumiyetine karar verildiği ve onandığı, cezasının infazı sırasında mahkeme kararında hırsızlık suçu yönünden 58/9. maddesi uygulanmadığı için tereddüte düşüldüğüne ilişkin ... Cumhuriyet Başsavcılığının 15/12/2017 tarihli yazısı üzerine, hükümlünün cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 58/9. maddesine göre tatbik edilmesine dair İstanbul 35. Asliye Ceza mahkemesinin 20/12/2017 tarihli ve 2011/724 esas, 2013/71 sayılı ek kararına karşı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın kabulü ile cezasının 5275 sayılı Kanunun 107/2. maddesine göre yapılmasına ilişkin İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/02/2018 tarihli ve 2011/724 esas, 2013/71 sayılı ek kararı ile karar verilmiş ise de;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 58/9. maddesinde "Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.", 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 107/4. maddesinde "Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler." ve 5275 sayılı Kanun"un 108/1-c. maddesinde " (1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan; ..c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün, İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir. " şeklinde düzenlemelere yer verildiği,
İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/03/2013 tarihli ve 2011/724 esas, 2013/71 sayılı kararı ile suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen hırsızlık suçundan mahkûm olan hükümlünün cezasının infazının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 58/9 ve 5275 sayılı Kanunun 108. maddeleri gereğince yapılması gerektiği, 671 sayılı KHK ile yalnızca 107/2. maddesine değişiklik getirildiği anlaşıldığından müddetnamenin 5275 sayılı Kanun"un 108/1-c maddesine göre düzenlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 25/10/2018 gün ve 94660652-105-34-3583-2018-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
5237 sayılı TCK"nin "Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular" başlıklı 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasında "Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir" düzenlemesi yer almaktadır.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejimi; özel bir infaz rejimi olmayıp, tekerrür veya özel tehlikeli suçluluk hâllerinde hükümlünün şartlı salıverilmeden yararlanabilmesi için infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi uzatan özel bir durumdur. Maddeye göre, mükerrir ve özel tehlikeli suçlular, mahkûm oldukları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuz dokuz yılını, müebbet hapis cezasının otuz üç yılını ve süreli hapis cezasının dörtte üçünü infaz kurumunda iyi halli olarak geçirmeleri durumunda şartlı salıvermeden yararlanabilecektir. Bununla birlikte, 5237 sayılı TCK’de tekerrür, mahkûm olduğu hapis cezasının infazından sonra kişi hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının nedeni olarak görülmüştür.
5275 sayılı Kanunun 107. maddesinin dördüncü fıkrası da "Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler..." şeklinde düzenlenmiştir.
Özel tehlikeli suçlular düzenlenmesine ilk kez 5237 sayılı TCK"da yer verilmiş olup, kanun koyucu itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçluyu özel tehlikeli suçlu olarak kabul etmiştir. Özel tehlikeli suçlular bakımından, mükerrerliğin şartları oluşmaksızın mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması esası getirilmek suretiyle, cezanın özel önleme amacı ön plana çıkarılmıştır. Söz konusu kişilerin özel tehlikeli olarak kabulünün sebebi ise diğer suç faillerine göre suça eğilimlerinin yüksek olmasıdır.
Özel tehlikeli suçlular arasında sayılan "örgüt mensubu suçlu" 5237 sayılı TCK"nin "Tanımlar" başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde;
"Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, anlaşılır” şeklinde tanımlanmıştır.
5237 sayılı TCK"nin “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinin suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan hâli;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır..." şeklinde düzenlenmişken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 85. maddesiyle, 220. maddenin 6. fıkrasına “Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir”, 7. fıkrasına da "Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir" cümleleri; 30.04.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 85. maddesiyle de; 220. maddenin 6. fıkrasına “Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır” cümlesi eklenmiştir.
TCK’nın 220. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu nedenle örgüte üye olma suçunda kastın varlığı için fail, örgütün, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek ve isteyerek üye olma iradesine sahip bulunmalıdır
Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etme suçunun, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçunun seçimlik hareketlerinden biri olmayıp unsurları itibarıyla bağımsız bir suç tipi olduğu, yalnızca bu suça ilişkin temel cezanın belirlenmesi açısından örgüt üyeliğine ilişkin öngörülen cezaya atıf yapıldığı, dolayısıyla örgüte yardım eden kişinin TCK"nin 220. maddesinin ikinci fıkrası anlamında örgüt üyesi olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Örgüte yardım eden kişinin TCK’nin 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde belirtilen örgüt mensubu suçlular arasında sayılmadığı, örgüte yardım etme kastıyla, örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen ve 3713 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan suçlar yönünden sanığın tehlikelilik hâlinin de örgüt mensubu suçlu olup olmadığına göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan 5237 sayılı TCK’nin 220/7. maddesi yollamasıyla 220/2. maddesi uyarınca örgüt üyesi gibi cezalandırıldığı ayrıca bilişim sistemleri aracı kılınmak suretiyle hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nin 142/2-e maddesi uyarınca cezalandıldığı hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinin Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 04.11.2014 tarihli ve 2014/17211 esas, 2014/24644 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmakla; örgüte yardım etme suçunun yalnızca temel cezanın belirlenmesi yönünden örgüt üyeliği suçuna atıf yapılıp örgüte üye olma suçundan ayrı ve bağımsız bir suç tipi olarak düzenlendiği, örgüte yardım eden kişinin örgüt üyesi olarak kabul edilemeyeceği, yine örgüte yardım eden kişinin TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde belirtilen örgüt mensubu suçlular arasında sayılmadığı, örgüte yardım etme kastıyla, örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen ve 3713 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan suçlar yönünden sanığın tehlikelilik hâlinin de örgüt mensubu suçlu olup olmadığına göre belirlenmesinin gerekeceği hususu birlikte değerlendirildiğinde; örgüt mensubu suçlu olmayan sanık hakkında örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek ve bilişim sistemleri aracı kılınmak suretiyle hırsızlık suçları yönünden TCK"nin 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanma imkânı bulunmadığından, bu suçlardan verilen ve kesinleşen cezalarının infazının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107/2. maddesine göre yapılması yönünde mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, hükümlünün örgüt mensubu suçlu kabul edilerek hakkında verilen cezaların infazının 5237 sayılı TCK’nin 58/9 ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108/1-c. maddesi uyarınca yapılması gerektiği yönündeki kanun yararına bozma isteminin 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.