20. Hukuk Dairesi 2015/7517 E. , 2017/3209 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 05.03.2014 tarihli dilekçe ile "...müvekkilinin paylı maliki olduğu .... ili ..... köyü 128 ada 3 (eski 681) parsel sayılı taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 20.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi..." istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 24.02.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle toplam 98.034,63.-TL tazminat istemiştir.
Davalı Hazine; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüne, 98.034,63.-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğu gibi yapılan inceleme ve araştırmada hükme yeterli değildir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1958 yılında yapılan kadastro sırasında 681 parsel sayılı 1.890 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tarla niteliği ile .... adına tespit ve tescil edildiği, 3/16 payın 03.11.1992 tarihinde yapılan satış yoluyla davacıya geçtiği, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/463 E-2007/18 K sayılı ilamıyla orman tahdidi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği, temyiz edilmeksizin 20.04.2007 tarihinde kesinleştiği, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 20.000.-TL tazminat istemiyle 05.03.2014 tarihinde temyize konu davayı açtığı, 24.02.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle talep sonucunu 98.034,63.-TL olarak artırdığı, ancak ıslah harcı ödenmeden ıslah edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar belirsiz alacak davası niteliğinde olmayıp nisbi harca tabi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir.
Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, ıslah harcı alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bundan ayrı 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında çekişmeli taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, satış yoluyla 3/16 payın davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/463 E-2007/18 K sayılı kararının kesinleştiği 20.04.2007 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarih itibariyle taşınmazın niteliği ile değerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Nevar ki; hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda; çekişmeli taşınmazın tarla niteliğinde olduğu belirtilerek, net zirai gelir yöntemiyle üzerinde bulunan ev ve ağaçlarla birlikte dava tarihindeki değeri belirlenmiştir.
Çekişmeli taşınmaz üzerindeki ağaç ve yapıların kime ait olduğu ve hangi tarihte dikilip inşa edildikleri yönünde araştırma yapılmadan davacıya bu yönde delil bildirme imkanı verilmeden yapı ve meyve ağaçlarının davacıya ait olduğu kabul edilerek tazminata hükmedilmiştir. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/463 E-2007/18 K sayılı dava dosyasında hükme dayanak yapılan orman ve fen bilirkişiler tarafından ortak düzenlenen 01.01.2007 tarihli raporda ; çekişmeli taşınmaz üzerinde 8-15 yaşlarında değişik meyve ağaçları ve tek katlı depo olduğu, deponun çekişmeli taşınmazın paydaşlarından ... tarafından inşa edildiği belirtilmiştir. Bu durumda taşınmaz üzerindeki ağaç ve yapıların kim tarafından ve ne zaman dikilip inşa edildiği yönünde duraksama olmuştur.
Tapusu iptal edilen taşınmazın arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, gerçek zararın, tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarih itibariyle net zirai gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihi itibariyle yapılan değerlendirmeye göre hüküm kurulması doğru değildir.
O halde öncelikle yürürlükteki Harçlar Tarifesi uyarınca ıslah edilen dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi ve çekişmeli taşınmaz üzerindeki ağaç ve yapıların kime ait olduğu, ne zaman dikilip inşa edildikleri yönünde delil bildirmek üzere davacıya usulünce süre verilmeli, ondan sonra çekişmeli taşınmaz arazi niteliğinde olduğundan çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilip konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan meyve ağaçları ve yapıların kim tarafından ve zaman dikilip inşa edildikleri duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, çekişmeli taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, yerleşim alanına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek zemin değerinin net gelir yöntemiyle hesaplattırılması, taşınmaz üzerindeki ağaç ve yapıların 20.04.2007 tarihinden önce dikilip inşa edildiklerinin belirlenmesi halinde yapıların bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları, üzerindeki ağaçlar yönünden ise yaş ve cinsleri itibariyle ilçe tarım müdürlüğünce belirlenen maktu değerleri gözetilerek değerlendirme tarihine göre değerlerinin tespit ettirilmesi, bu şekilde tapusu iptal edilen davacının gerçek zararlarının saptanması, ıslah harcının ödenmesi halinde ıslah edilen dava değeri üzerinden, ıslah harcının ödenmemesi halinde dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken açıklanan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 13/04/2017 günü oy birliği ile karar verildi.