21. Hukuk Dairesi 2016/3872 E. , 2016/4823 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, 10.03.2003 tarihinde geçirdiği iş kazasında yaralanarak sürekli iş gücü kaybına maruz kalan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, 10.000,00-TL maddi, 8.000,00-TL"de manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosyadaki ihtilafın halli öncesinde usuli kazanılmış hak kavramı ve bunun istisnalarına değinmekte fayda vardır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı). Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.). Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Yukarıda yapılan açıklamalar sonrasında somut olaya geldiğimizde ise Yerel Mahkemece verilen ilk kararın davacı yanca temyiz edilmemesine göre davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu ve bu kapsamda da ilk kararda hüküm altına alınan 7.500,00-TL manevi tazminattan daha fazlasına karar verilemeyeceği açıktır.
O halde davalı vekilinin bu hususları içeren temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği anlaşıldığından hüküm bozulmamalı H.M.K."nın 370/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda yapılan açıklama gereğince;
1) 18.11.2015 tarihli kararda manevi tazminatın hüküm altına alındığı 1. maddesinde yazılı olan “8.000,00-TL” miktarının silinerek yerine “7.500,00-TL” miktarının yazılmasına.
2) 18.11.2015 tarihli kararda harç iadesinin hüküm altına alındığı 2.maddesinde yazılı olan “1.017,17 TL” miktarının silinerek yerine “1.025,71-TL” miktarının yazılmasına.
3) 18.11.2015 tarihli kararda davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin hüküm altına alındığı 3.maddesinde yazılı olan “1.009,18TL” miktarının silinerek yerine “811,68-TL” miktarının yazılmasına.
4) 8.11.2015 tarihli kararda davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin hüküm altına alındığı 4.maddesinde yazılı olan “26.23-TL” miktarının silinerek yerine “29,23-TL” miktarının yazılmasına. Kararın düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA,aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmesine, 21.03.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.