1. Hukuk Dairesi 2020/514 E. , 2021/2410 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.04.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davacılar ... vd. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava; feragatin feshi ve inançlı işlem nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, yargılama sırasında dava konusunun devri nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, davalının babası ...ten 150.000 TL nakit faiz karşılığı borç aldıklarını, borçlarını fazlasıyla ödemelerine rağmen teminat olarak muvazaalı satış yoluyla devrettikleri 6462 ada 24 parseldeki 4 numaralı, 696 ada 18 parseldeki 1 ve 4 numaralı bağımsız bölümlerini geri alamadıklarını, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/127 esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesinde, davalı, babası ve kardeşleri hakkında suç işlemek için örgüt kurmak, tehdit, tefecilik suçlarından mahkumiyetlerine karar verildiğini, aynı sebeplere dayalı olarak daha önce açtıkları tapu iptal tescil davalarından davalıların kendilerini kandırıp taşınmazları vereceklerine dair ikna ederek, feragat etmelerini sağladıklarını, daha sonra sözlerinde durmayarak oyalamaya devam ettiklerini ileri sürerek, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/163 esas ve 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/155 esas sayılı dosyalarındaki feragatlerin feshine, yine dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, 16.10.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında 6462 ada 24 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölüm açısından tefrik kararı verilmiş, eldeki temyize konu dosya numarasını almış, diğer taşınmazlar açısından ise dava usulden reddedilmiş, yargılamanın devamı sırasında dava konusu taşınmazın dava dışı üçüncü kişiye devredilmiş olduğunun anlaşılması nedeni ile davacılar davaya tazminat davası olarak devam ettiklerini bildirmişlerdir.
Davalı, davacılar tarafından kendisine karşı daha önce aynı konuda açılan davaların feragat nedeni ile reddine karar verildiğini ve kararların kesinleştiğini, ayrıca söz konusu davada hak düşürücü sürenin dolduğunu, dava konusu taşınmazların dava dışı ..., ... ve ... isimli şahıslara devredildiğini, davacılar ile babası arasında düzenlenen inanç sözleşmesinin gereğinin davacılar tarafından yerine getirilmediğini, zira davacılardan ...’ün 14/11/2006 tarihli inanç sözleşmesine göre davalının babasına 280.000 USD borcu bulunduğunu ve 15/02/2007 tarihinde ödeyeceğini kabul etmesine rağmen, herhangi bir ödemede bulunmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, İzmir 10.Ağır Ceza Mahkemesine, 25/03/2013 tarihinde katılanlar vekilince verilen dilekçe ile mağduriyetlerin tamamen giderilmesi hususunda işlem ve eylemlerin gerçekleştiği, şikayet ve katılma talebinden vazgeçildiği, 20/02/2013 tarihli Sulh ve İbra belgesine göre de, taraflar arasındaki İzmir 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/163 Esas, İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/155 Esas ve İzmir 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/187 Esas sayılı dosyalar için feragatlerden dolayı alacak taleplerinin bulunmadığı ve ... ve ..."in en geniş manada hukuken ibra edildiği gerekçeleri ile davanın reddine ilişkin karar, Dairece; ‘’ …Hemen belirtilmelidir ki; davacının davasından feragat etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez ( rücu edemez); feragat ile bağlıdır. Ancak, feragatle ortaya çıkan sonucun buna sebep olan rızayı ifsad eden bir nedenle malül olduğu kanıtlanırsa, doğurduğu netice bakımından hileye, hataya maruz kalan kimseye talep hakkı bahşedeceği kuşkusuzdur. Öte yandan; diğer maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatın feshi (iptali) için dava açılabileceği gibi feragatın hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğu aynı davada da savunma yoluyla ileri sürebilir. O halde, davacıların İzmir 6. ve 7.Asliye Hukuk Mahkemelerinde açtıkları dosyalardaki feragatinin hile altında alındığı iddiasının incelenip, davadan feragatin davalının hilesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Öte yandan, davacının 18.02.2015 tarihli beyan dilekçesinde iki tanık ismi bildirdiği, ancak bildirilen tanıkların mahkemece dinlenmediği görülmekle, bu şekilde eksik inceleme ve araştırma sonucunda neticeye gidilerek karar verilmesi de doğru değildir. Hal böyle olunca, taraflarca bildirilen tanıkların dinlenmesi,delillerin toplanması ve önceki dosyalardan feragat beyanlarının gerçek iradeyi yansıtıp-yansıtmadığının, feragatin korkutmaya/hileye dayalı olup olmadığının, davadan feragat için bir sebebin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. ‘’ gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davadan feragatin ikrah altında yapıldığı, dolayısıyla feragatin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, feragatin feshine, 30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Ne var ki; dava ve cevap dilekçelerinin özeti, tefrik kararı, toplanan deliller ve Dairenin bozma kararına yer verilmesi dışında verilen kararın ( öncelikle feragatin geçersiz sayılmasının hangi deliller ile saptandığına yer verilmeden ) gerekçe içerdiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Anayasanın 141. maddesi hükmü gereği bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK."nun 186. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 297. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK"nun 294. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Hükmün sonuç bölümünde de istek sonuçlarından her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve hakların birer birer açıkça şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde yazılması zorunludur.
Somut olayda, mahkemece, kurulan hükmün Anayasa ve Usul Yasasının değinilen hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Kabule göre de; delil olarak dayanılan, davacıların mağdur, davalı ve babası ...in ise sanık olduğu suç işlemek amacıyla örgüt kurma, tehdit ve tefecilik suçlarından yargılamanın yapıldığı İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 03.03.2016 tarih ve 2014/260 E 2016/52 K sayılı dosyası getirtilip incelenmeden ve değerlendirilmeden neticeye gidilmiş olması da doğru değildir.
Hal böyle olunca, kararın gerekçe içermediği açık ve tartışmasız olup, taraf vekillerinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan gelen davalı vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.