3. Hukuk Dairesi 2013/15933 E. , 2014/325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2013
NUMARASI : 2012/1005-2013/742
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, Ankara İli, E.. İlçesi, B.. Mah. .. ada.. parselde bulunan ... blok .. nolu bağımsız bölümün maliki olduğunu, davalı idareye su aboneliği başvurusunda bulunduğunu; kendisinden, 4.000 TL kanal katılım ve şebeke hisse bedeli istendiğini, istenilen miktarın çok fazla olduğunu, yasalara aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek; kanal katılım ve şebeke payı olarak talep edilen 4.000 TL bedelden ödenmesi gereken bir bedel var ise bunun tespiti ile fazla talep edilen tutardan borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; yapılan işlemin usul, yasa ve Yargıtay içtihatlarına uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile, davacının kanal katılım ve şebeke hisse bedeli olarak toplam 708,73 TL borçlu olduğunun tespiti ile bu bedel dışındaki bedelden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 87. ve 88. maddeleri ile bunlara paralel olan ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde davalının yeni kanalizasyon ve içme suyu tesisleri yapılmış veya mevcutların iyileştirilmesi yapıldığı takdirde, tesislerin hizmet edeceği saha dahilindeki gayri menkul sahiplerinden yönetmelikte belirtilen ilkelere göre su ve kanalizasyon tesislerine katılım payı isteme hakkı vardır. Ancak, bu katılım payı davalı tarafça hizmet götürülmesi koşuluna bağlı olarak alınır. Bunun miktarının nasıl belirleneceği eldeki davada uyuşmazlık konusudur.
Katılım paylarının hesabına ilişkin ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39/2. maddesinde formül bulunmakta olup formülde -T- olarak simgeleştirilen “gayrimenkulün yararlanacağı su ve kanal hattına metre/tül maliyeti”nin, yine aynı maddenin 5. fıkrasındaki uygulanacağı yılın ve Belediye Gelirleri Kanununun 89. madde/a-son cümlesindeki “Bayındırlık birim fiatlarını geçemez” ifadeleri birlikte değerlendirilerek abonelik başvurusunda bulunulan tarihteki Bayındırlık birim fiyatları üzerinden alınması ve hesabın ona göre yapılması gerekir. Hesaplanan miktarın abonelik başvurusunun yapıldığı tarihteki binanın emlak vergi beyanındaki değerinin %2"sini aşmamak kaydıyla hüküm altına alınması gerekir.
Dava donusu konuta ilk kez abone olunduğu, ilk kez abone olan kişiden kanal katılım ve şebeke hisse bedeli istenmesinde yasaya bir aykırılık bulunmadığı, davalı idarenin konutun bulunduğu bölgeye alt yapı hizmetlerini götürdüğü; bu nedenle davacının kanal katılım ve şebeke hisse bedelinden sorumlu olduğu, mahkemece de doğru olarak tespit edilmiş bulunmaktadır. Ne var ki, davacının kanal katılım ve şebeke hisse bedeliyle ilgili sorumlu olduğu miktarın belirlenmesinde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda abonelik başvurusundan önceki yıllarda inşaat aşamasındaki dava dışı kişi tarafından avans olarak yapılan ödeme sırasındaki resmi veriler ve birim fiyatları esas alınmak suretiyle hesaplama yapılmıştır. ( T -Metre Tül Maliyeti- 45,75 TL) Oysa, aradan uzun bir zaman geçtikten sonra inşaat tamamlanmış ve davacı bireysel abonelik başvurusunda bulunup 21.06.2012 tarihinde iş bu davayı açmıştır. Bu durumda hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Metre tül maliyeti, abonelik başvuru tarihindeki Bayındırlık ve İskan Bakanlığı birim değerleri esas alınmak suretiyle güncelleştirilerek saptanması gerekir.
Mahkemece, eksik inceleme sonucu, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak kurulan hükümde isabet görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.