3. Hukuk Dairesi 2013/16272 E. , 2014/335 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TORBALI 2.ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2012
NUMARASI : 2012/219-2012/698
Taraflar arasında görülen tedbir nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, davalı ile 34 yıldır evli olduklarını, davalının sürekli alkol aldığını, davalının ara sıra evi terkettiğini, eve gelmediğini, kendisine ve evine bakmadığını, yaşlı ve çalışamaz durumda olduğunu ileri sürerek, aylık 300,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tedbir nafakası koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren aylık 250,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından davalıya yapılan tebligatların usulsüz olduğu ve davalının savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
Dava, tedbir nafakası talebine ilişkindir.
Somut olayda; dosya kapsamından davacının adresinin Y.. Beldesi F.. Mah. No: 17 Torbalı/İzmir, davalının adresinin 2... Mah. Mareşal F.. Ç.. Cad. No:.. İç kapı no:.. Torbalı/İzmir adresi olduğu ve tebligatların bu adreslere gönderildiği anlaşılmaktadır.
Ancak tarafların adresi farklı olmasına rağmen hem davacıya hem de davalıya çıkartılan dava dilekçesini içeren tebligatların, aynı konutta oturduğunu belirten davacının kardeşi ve davalının da kayınbiraderi olan Vedat Aydın"a tebliğ edildiği, davalıya gönderilen diğer tebligatların ise adreste kimsenin bulunmaması nedeniyle mahalle muhtarına yapıldığı ve davalıya yapılan tüm tebligatların usulsüz olduğu görülmüştür. Sözkonusu tebligatlar 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21 ve Tebligat Tüzüğünün 28.maddesine aykırıdır ve tebligatlar usulsüzdür. Bu nedenle davalı vekilinin sair temyiz itirazları değerlendirilmemiştir.
6100 sayılı HMK.nun 27.maddesinde davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıklanmıştır.
Açıklanan madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağırılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür.
Somut olayda; yukarıda açıklandığı şekilde davalıya yargılama sırasında yapılan bütün tebliğatlar usulsüz olup, dava davalının yokluğunda sonuçlandırılmıştır.
Bu bağlamda; davalı duruşmaya çağırılmadan, taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36.maddesi ile HUMK’nun 73, 6100 sayılı HMK 27 ve A.İ.H. Sözleşmesinin 6.maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe ve Hukuki Dinlenilme Hakkı"nın kullanılmasına imkan verilmeden hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Prof. Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt II sh.1876 vd).
Davalının usulüne uygun şekilde duruşma gün ve saatinden haberdar edilmesi gerekirken, davalıya yapılan tebliğatların usulüne uygun olmadığı üzerinde durulmadan ve buna göre taraf teşkili sağlanmadan, davalının yokluğunda yargılamaya devam edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.