3. Hukuk Dairesi 2013/16292 E. , 2014/342 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : YENİCE(KARABÜK) ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2012/81-2013/61
Taraflar arasında görülen tedbir nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların 10.12.2009 tarihinde evlendiklerini, müşterek çocuklarının olmadığını, davacının davalının ailesi ile birlikte aynı evde ikamet ettiğini ve kayınvalidesi ile sürekli problemler yaşadığını, kayınvalidesinin davacı ile kavga ederek, davacının yaptığı yemekleri camdan attığını, önce kayınvalidesinin sonra eşinin davacıyı darp ederek evden kovduğunu, davacının ev hanımı olup annesinin yanında yaşadığını, mağdur olduğunu ileri sürerek, davacı lehine aylık 600,00 TL tedbir nafakası talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalının annesine karşı müessir fiil ve hakarette bulunduğunu, 22.02.2012 tarihinde davacının eşyalarını da alarak kendi isteği ile evi terk ettiğini, müvekkilinin ve annesinin hiçbir surette davacıya fiili harekette ve hakarette bulunmadıklarını, davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, yaşadıkları evde bağımsız bölümlerin bulunduğunu, davacının kusurlu tutum ve davranışlarda bulunduğunu ve tedbir nafakası talep hakkının olmadığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tarafların ayrılığında her iki tarafın da kusurlu olduğu, davacı yararına tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için davalının kusurlu taraf olması gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tedbir nafakası talebine ilişkindir.
TMK’nun 195. maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan) daha iyi olması veya davacının çalışması davalı (kocayı) tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ortak giderlere (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs.) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz. Bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacı kadının gelirinin bulunması ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir. Böylece "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. Md. 4).
Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korunması gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda; tarafların hergün davalının annesiyle birlikte aynı evde yaşadığı, yeme-içmelerinin bir olduğu, sadece akşamları aynı binada bulunan kendilerine ait eve gittikleri, bu nedenle davacı ile davalının annesi arasında sürekli sorunlar yaşandığı ve davalının annesinin davacının yapmış olduğu yemeği beğenmeyerek camdan dışarı attığı ve davacıyı da evden çıkarttığı, tanık beyanları ile sabit olup, davacının ayrı yaşamada haklılığı kanıtlanmıştır.
Yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davacının çalışmadığı ve köyde annesi ile birlikte yaşadığı, davalının Karabük İl Sağlık Müdürlüğünde çalıştığı ve aylık gelirinin 1.913,33 TL olduğu tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca; mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek, davacı tarafın geçimini sağlayıcı, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK 4. md gereğince hakkaniyete uygun bir nafaka takdir edilmesi ve hüküm altına alınması gerekir iken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.