11. Ceza Dairesi 2017/16605 E. , 2021/1721 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte fatura düzenlemek
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Sanıklar hakkında 2008 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıklar müdafinin temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
Sanıklara yüklenen suçun cezasının türü ve üst sınırına göre, 5237 sayılı TCK"nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının, suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, sanıklar müdafinin temyiz nedenleri yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aynı Kanun"un 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5237 sayılı TCK"nin 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK"nin 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2-Sanık ... ve sanık ... hakkında 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıklar müdafinin ve katılan vekilinin vekalet ücreti ile sınırlı temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK"nin 217. maddesi uyarınca duruşmadan edindiği kanaate göre delilleri değerlendirip suçun subutu yönünden vicdani kanıya ulaşan mahkemenin takdir ve kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bu yönde bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiş; 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanıklar müdafii ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz taleplerinin reddine, ancak;
Sanıkların mahkumiyetine karar verildiği halde kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmolunmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafinin ve katılan vekilinin temyiz talepleri bu nedenlerle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA; ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkında kurulan hüküm fıkrasına "katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen 1500 TL vekalet ücretinin sanıklardan alınıp katılana verilmesine" ibaresinin eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.02.2021 tarihinde Başkan ..."in 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarına ait sahte fatura düzenleme suçunda her yıl için ayrı ayrı kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik karşı oyu ve oy çokluğuyla, diğer yönlerden oy birliği ile karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz incelenmesine konu olan somut olayda; 22.02.2013 tarihinde Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu tarafından yapılan inceleme üzerine gerçekleşen eylemde; sanıklar ... ve ... baştan beri yaptığı bir plan dahilinde Pendik Vergi Dairesi Müdürlüğünden 825 057 6073 vergi kimlik numaralı vergi mükellefiyetliliğini tesis ederek, vergi mükellefiyetinin avantajları ile temin ettikleri faturaları hukuki ve fiili kesinti söz konusu olmaksızın; 2009, 2010 ve 2011 yıllarında gerçek bir mal teslimine dayanmaksızın komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme suçundan sübut bulan eylemi gerçekleştirmiştir.
Türk Ceza Kanununun 1. maddesine göre ceza kanununun amacı kişi hak ve özgürlüklerini kamu düzenini ve güveninin hukuk devletini korumak ve suç işlemesini önlemektir. Türk Ceza Kanununun 2. maddesinde ise suçta ve cezada kanunilik ilkesini belirlerken kanunun suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Suç ve ceza işlenen hükümlerde kıyas yapılamaz. TCK"nin ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, vergi usul kanununun her takvim yılının ayrı bir suç olacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması, mali denetimlerin idarenin denetim esasına ve dönemlerine göre re"sen veya başka soruşturma gereği yapılmış olması, sanıkların üzerine atılı sahte fatura düzenleme eyleminden başlatılan soruşturma geçmiş yıllara ilişkin yapılan denetim, tespit ile mütalaa verildiği, bu tarihten öncesinde sanıkların suç işleme iradesinin ne zaman başladığı, devam ettiği veya hukuki kesinti olup olmadığına bakılmaksızın hazırlanan vergi değerlendirme raporu ve mütalaa ile Cumhuriyet savcılığına kamu davası açıldığı dikkate alındığında, dosya içeriğinde sanıkların suç işleme iradesinin belirgin dönemlerde gerçekleştiğine dair sanıklar aleyhine herhangi bir delil bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde;
213 Sayılı Vergi Usul Kanunun sahte fatura düzenleme/kullanma suçlarında suçların oluşumu bakımından her takvim yılının ayrı suç oluştuğuna ilişkin yasal düzenlemenin bulunmaması, işletmenin mahiyetine göre tedbirlerle birden çok beyanname dönemini idarenin her zaman tespit edebileceği, beyanname döneminin vergi düzeni ve sistematiği açısından belirlenmiş olması sanıkların "suç işleme iradesinin" idarenin beyanname dönemini belirleyen tebliğlerle belirlenemeyeceği, Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarında ve Doktrinin kabulüne göre de "suç işleme kararını" tespit etmek için sanıkların baştan itibaren yaptığı bir plan dahilinde hareket etmesi gerektiği, sanıkların yukarıda belirlenen vergi mükellefiyeti ile belirtilen aleyhe fiili ve hukuki kesinti olduğunun belirlenmediğinden devam eden eyleminden, Türk Ceza Kanunu genel hükümlerine göre sanıkların kastının ve suç işleme iradesinin değerlendirilmesi gerektiği bu kapsamda sanıkların birden fazla takvim yılı içerisinde gerçekleştiği iddia edilen eylemlerinin hangi hukuki veya fiili kesinti olduğunun belirlenemediğinden dosya üzerinden hazırlanan vergi değerlendirme raporu, tarh ve mütalaa ile sanıkların suç işleme iradesinin ne zaman yenilendiğinin veya kesildiğinin tespiti mümkün olmadığından, geçmişe yönelik yapılan inceleme ile Türk Ceza Kanunun suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olarak her takvim yılı için ayrı suç kabul edilmesinin mümkün olamayacağından, Türk Ceza Kanununun 43. maddesinde belirlenen zincirleme suç hükmü uygulanması gerektiğinden sanıklar hakkında 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin üç kez mahkumiyet hükmü kurulmasına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 22.02.2021