20. Hukuk Dairesi 2015/10780 E. , 2017/3428 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 29.01.2014 tarihli dilekçe ile; Orman Yönetimi tarafından açılıp Hazinenin katıldığı dava sonucu .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/145 E - 2008/189 K. sayılı ilamıyla müvekkillerinin murisi adına kayıtlı ... ilçesi .... mevkii 567 parsel sayılı taşınmazın 10.854,67 m2 yüzölçümlü kesiminin orman olduğu, geriye kalan dört ayrı bölümünün ise 2/B alanı olduğu gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, yine Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/310 E. - 2012/73 K. sayılı ilamıyla 576 parselin orman olduğu gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, anılan işlemlerden kaynaklı zararın oluştuğunu, 567 parselde 2/B alanı olarak dört ayrı parçaya bölünen yerlerin 6292 sayılı Kanun uyarınca iadeye tabi ise de yüzölçümünün küçülmesi, şeklinin ve konumunun değişmesi sebebiyle değer kaybı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup şimdilik 400.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 12.03.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle fazlaya ilişkin hakları saklı tutup toplam 850.510,52.-TL tazminat istemiştir.
Davalı Hazine; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüne, toplam 850.510,52.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara payları oranında verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz süresi içinde, davacılar vekili tarafından ise katılma yoluyla temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1956 yılında yapılan kadastro sırasında ... ilçesi ... mevkii 567 ve 576 parsel sayılı sırasıyla 13.800 m2 ve 2.700 m2 yüzölçümündeki taşınmazların tapu kayıtları uygulanarak davacıların murisi Hüseyin Duran adına tespit ve tescil edildikleri, Orman Yönetimi tarafından açılıp Hazinenin katıldığı dava sonucu ...1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/145 E - 2008/189 K sayılı ilamıyla 567 parsel sayılı taşınmazın 10.854,67 m2 yüzölçümlü kesiminin tapu kaydının iptal edilip orman niteliği ile Hazine adına, geriye kalan birbiriyle bağlantısı olmayan 1.271,20 m2, 931,76 m2, 208,27 m2 ve 534,10 m2 yüzölçümlü kesimlerinin 2/B alanı içinde olduğu gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptal edilip Hazine adına tescillerine karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 13.05.2009 tarihinde kesinleştiği, yine Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/310 E - 2012/73 K sayılı ilamıyla 576 parselin orman tahdidi içinde kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiği, temyiz edilmeksizin 19.02.2014 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 06.03.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu
kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise, Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanması, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve
sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Somut olaya gelince; ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı, tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte (567 parsel yönünden 13.05.2009 tarihinde, 576 parsel yönünden ise 19.02.2014 tarihinde) oluşmuş olup, mahkemece kesinleşme tarihi itibariyle taşınmazların niteliği ile değerlerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Nevar ki mahkemece çekişmeli taşınmazların değerlendirme tarihleri itibariyle imar planı içinde kalıp kalmadıkları, imar planı içinde iseler ilk olarak imara alınış tarihi, ölçeği ve türü (nazım-uygulama), belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber tüm belediye ve altyapı hizmetlerinden (yol, su, elektrik, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vd. gibi) yararlanıp yararlanmadıkları, özellikle etraflarının meskûn olup olmadığı, taşınmazlar belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca (nazım imar planı içinde bulunan ancak, belediye hizmetlerinden yararlanmayan ve meskûn yerler arasında yer almayan bir taşınmazın arsa olarak değerlendirilebilmesi için) bu plan içine alındığı tarih ve plandaki konumu, hangi amaçla plan kapsamına alındığı, yerleşim merkezlerine uzaklığı, sınırları ve mücavir alan içinde yer aldığı belediyenin nüfus ve yapılaşma yoğunluğu, genişleme hızı, taşınmazların altyapı hizmetlerine yakınlığı, ulaşım olanakları, kullanma biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma imkanları, bu verilere göre taşınmazların nazım planının hazırlanma amacı olan uygulama imar planı kapsamına alınmasının yakın bir olasılık olup olmadığı hususları belediye başkanlığından sorulmamıştır. Diğer taraftan davacıların kök miras bırakanı olan ...."ın mirasçılarından ölü ...."ın mirasçılık belgesi veya aile nüfus kayıt tablosu getirtilip davacıların tapu maliki ile ırsi ilişkileri ve pay oranları belirlenmemiştir.
Yine hükme dayanak yapılan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda çekişmeli taşınmazların arazi niteliğinde bulundukları, davacılar vekilinin davacıların pay oranlarını %78,33 olarak bildirdiği belirtilerek zirai gelir yöntemiyle anılan pay oranı itibariyle dava tarihindeki değerleri belirlenmiştir.
Bu durumda somut olayda davaya konu taşınmazların niteliklerinin ve değerlerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazların tapu kayıtları ilk oluşumundan itibaren tüm gittileriyle birlikte tapu müdürlüğünden getirtilmeli,..."ın mirasçılık belgesi veya aile nüfus kayıt tablosu getirtilmeli, davacıların pay oranları duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, her bir parsel yönünden ilgili tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarih itibariyle yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadıkları yeniden araştırılmalı, taşınmazların bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduklarının belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduklarının saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihlerdeki gerçek değerleri tespit edilmeli, sonucuna göre davacıların pay miktarı itibariyle bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/04/2017 günü oy birliği ile karar verildi.