3. Hukuk Dairesi 2013/18075 E. , 2014/1058 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SİNCAN 3.AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2013
NUMARASI : 2011/702-2013/488
Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vek.Av.M.. K.. geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı vek.Av.S.. Y.. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalının boşanma davası açtıklarını, düğünde davacıya takılan toplam 23 adet bilezik, 5 künye, inci seti, altın set, 5 fantezi bilezik, 100 çeyrek, 3 cumhuriyet ile 6 yarım altın takıldığını, bu altınların davalı tarafta kaldığını belirterek altınların bedeli 2.000 TL, ıslah ile 39.843 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı cevabında, 9 adet bilezik ve 48 adet çeyrek altının bir kısmının davacının babasının aldığı eve taşınırken, bir kısmını da balayında harcandığını, geri kalan altınların davacı tarafından müşterek konutu terk ederken yanında götürdüğünü beyan etmiştir.
Mahkemece; davacının evden ayrılırken ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu, rızası dışında elinden alındığını ispat edemediği gibi davalı tarafa yemin teklif etmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Tarafların düğün CD’sinin bilirkişi marifetiyle izlenmesi sonucu düğünde davacıya toplam 20 bilezik, 48 çeyrek, 6 künye, saat, zincir, set ve incinin takıldığı, dava tarihi itibariyle değerinin 39.843 TL olduğu açıklanmıştır.
Dosyada ifadesi alınan taraf tanıklarının görgüye dayalı net bilgilerinin olmadığı, mahkemece; davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması sonucunda davacı vekilinin yemin deliline dayanmak istemediklerini, başka delillerinin olmadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür(TMK.m. 6). Kural olarak ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (6100 s. HMK. m.190/1).
Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer(Prof.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, l968 sh.372; Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Yargılama Usulü, l970 sh.464; Prof.Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü, l967 sh.449; Prof.Sabri Şakir Ansay Hukuk Muhakemeleri Usulü, l957 sh.248-249; Prof.Saim Üstündağ, Hukuk Muhakemeleri Usulü, l973 sh.378; H.G.K.nun l9.7.l967 gün ve 239-340 sayılı, 7.6.l974 gün ve l972/84 sayılı kararları). İleri sürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat etmelidir(Prof.Saim Üstündağ, age. l973 sh.397).
Davacı ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise 9 bilezik ve 48 adet çeyrek altın dışındakilerin davacı tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan, bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalının zilyetlik ve iradesine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev"idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür.
Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır. Olayda kadın, dava konusu ziynet eşyasının, götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir.
Bu nedenle davacı vekilinin 9 bilezik ve 48 çeyrek altın dışındaki altınların bedelinin tahsili talebine ilişkin davanın ispatlanamadığından bahisle mahkemece reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak, davalının da kabulünde olduğu 9 bilezik ve 48 çeyrek altının ev ve balayı için harcanması sırasında davacı kadının rızası ve onayının bulunduğunu davalı tarafın kanıtlaması gerekir. Başka bir deyişle davalının, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyalarının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça davacıya iade ve tazmin ile yükümlüdür.
Mahkemece; davalının harcandığını kabul ettiği altınlar ile ilgili olarak davacının rızasının bulunup bulunmadığı yönünde davalıdan delilleri sorularak oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.