Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3791
Karar No: 2019/8467
Karar Tarihi: 12.11.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/3791 Esas 2019/8467 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2018/3791 E.  ,  2019/8467 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi

    Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık başlangıç tarihinin 24.05.1990 tarihinden itibaren tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dilekçesinde özetle; sigorta başlangıç tarihinin vergi başlangıç tarihi olan 24.05.1990 olarak tespitini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında özetle; davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 04.10.2000 tarihinden önceki tarih olamayacağının davacıya kurumca bildirildiği, Bağ-Kur hizmetlerinin borçlanılması ile ilgili çeşitli dönemlerde süreli yasalar konduğunu, sigortalı olarak kayıt ve tescilli bulunmak kaydı ile vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalılar belgeledikleri süreyi bu kanunlarda öngörülen sürelerde borçlanabileceklerini, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi"nin 2002/1076 Esas 2002/3171 Karar 11.04.2002 tarihli kararında da belirtildiği üzere 1479 sayılı Yasada 506 sayılı Yasanın 79. maddesine koşut geçmiş Bağ- Kur hizmetlerinin tespitine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığını, hal böyle olunca geçmiş Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine karar verilemeyeceğini, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Davacının 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın ek geçici 18. Maddesi uyarınca kuruma her hangi bir başvurusunun bulunmadığı ve bu nedenle davalı kurumun davacının talebine ilişkin red kararının yerinde olup hukuka uygun olduğu ve davacının talebinde haksız olduğu anlaşılmakla davanın reddine dair karar verilmiştir.
    İSTİNAF SEBEPLERİ
    Davacı vekili; davacının işe girişinin 16.05.2002 tarihinde yapıldığını, 4956 sayılı Yasa"nın 47.maddesiyle 02.08.2003 tarihinde 1479 sayılı Yasa"ya eklenen geçici 18.maddesinin yürürlük tarihinden önce verilmiş, işe giriş bildirgesi olduğunu, davacının vergi kaydı ve esnaf sicil kaydı olan dönemde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin 05.04.2018 günlü ilamı ile; Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının 27.02.1985 - 28.02.1987, 22.04.1987 - 27.08.1993, 09.04.1997 - 04.08.2000, 02.05.2012 ve devam eden vergi kaydı bulunduğu, 24.05.1990 tarihinden itibaren Esnaf sicil kaydı bulunduğu, davacının 16.05.2002 tarihinden itibaren isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılığının bulunduğu, Dairemiz tarafından Kuruma yazılan müzekkere cevabında 16.05.2002 tarihli isteğe bağlı giriş bildirgesi işleme alınarak 16.05.2002 tarihinde Bağ-Kur tescilinin yapıldığı, yine isteğe bağlı giriş bildirgesi ekinde bulunan 0716941995 Bağ-Kur numaralı giriş bildirgesinin Kuruma intikal tarihi dikkate alınarak 04.10.2000 tarihinden sonra devam eden vergi kaydı bulunmaması sebebiyle Bağ-Kur tescilinin yapılmadığının bildirildiği, davacının 16.05.2002 tarihinde isteğe bağlı işe giriş bildirgesi ile birlikte zorunlu Bağ-Kur giriş bildirgesinin verildiğinin anlaşıldığı, davacının 4956 sayılı Yasa ile eklenen ek geçici 18.maddenin yürürlük tarihinden önce giriş bildirgesinin Kuruma verilmiş olması nedeni ile davacının Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği kanaatine varılarak, Davacının istinaf isteminin kabulüne, ... 22.İş Mahkemesinin 2016/466 Esas, 2017/68 Karar sayılı 14.03.2017 tarihli kararının kaldırılmasına, Davanın kabulüne ve Davacının 24.05.1990 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı sayılmasına, dair karar verilmiştir.
    V-TEMYİZ NEDENLERİ:
    Davalı Kurum avukatı tarafından, davacı hakkında yapılan işlemlerin yerinde olduğu ve sigortalı olmaması gerektiği gerekçesi ile temyiz edilmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ
    Uyuşmazlık, somut olay bakımından 1479 sayılı Kanun (Esnaf Bağ-Kur) kapsamında 02.10.1983 tarihinin davacı için sigorta başlangıcı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle hukuki yarar ve sigortalılık başlangıcı kavramlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır.
    Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
    Bilindiği üzere mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
    Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
    Tespit davaları ise bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olup, konusunu hukuki ilişkiler oluşturur. Bu dava türü ile bir hukuksal ilişkinin varlığı veya yokluğu saptanmaktadır. Bu davalarda davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup, istemin kabule şayan olabilmesi için bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.
    Uyuşmazlıktaki tespit istemi 1479 sayılı Kanun kapsamında sigorta başlangıcı kavramına dayalı olup, istemde hukuki yarar bulunup bulunmadığının açığa kavuşturulması yönünde bu konuya kısaca değinilmesi yerinde olacaktır.
    Sigortalılık başlangıç tarihi, talep eden açısından Kanun kapsamında sigortalı sayılmasını gerektirecek biçimde ilk defa çalışmaya başladığı tarih olmakla birlikte, sigortalı açısından önemi "sigortalılık süresi" yönünden taşıdığı değerdir.
    Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası bir (1) günlük çalışmanın tespiti niteliğinde olduğundan hizmet tespiti davasının bir türüdür. Bu dava türleri hizmet tespiti davaları gibi kamu düzenine ilişkindir.
    01.03.1965 tarihinde yürürlüğe giren 17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Kanun"unda uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi 108 inci maddede “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
    Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir.” şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun"da uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi 38 inci maddede “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, mülga 2/6/1949 tarihli ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanununa, mülga 4/2/1957 tarihli ve 6900 sayılı Malûliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Hakkında Kanuna, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
    Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir.
    Aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınan sigortalılık süreleri, sigortalılığın başlangıç tarihi ile sigortalının aylık bağlanması için yazılı istekte bulunduğu, aylık bağlanması için istekte bulunmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasında geçen süredir. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılar bakımından sigortalılık süresi; sigortalılığın başlangıç tarihi ile 48 inci maddeye göre yetkili makamdan emekliye sevk onayının alınarak görevi ile ilişiğinin kesildiği ayın son günü arasında geçen süredir.
    Vazife malûllüğü aylığı almakta iken, çalışmaya başlamaları nedeniyle haklarında uzun vadeli sigorta hükümleri uygulananlar için malûllük, yaşlılık ve ölüm aylığı bağlanmasında veya toptan ödeme yapılmasında esas alınacak sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ve prime esas kazancın hesaplanmasında, vazife malûllüğü aylığı bağlandığı tarihten önceki süreler dikkate alınmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
    506 sayılı Kanunun 108 inci maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 38 inci maddesi değerlendirildiğinde sigorta başlangıcının yaşlılık aylığından yararlanma şartları arasında olan “sigortalılık süresini” doğrudan etkilediği görülmektedir. Ne var ki 2.9.1971 tarihli 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigorta başlangıcının talep eden açısından hukuki sonucu olarak “sigortalılık süresini” belirlemesi yönünden etkisi bulunmamaktadır. Çünkü her iki kanun kapsamında da yaşlılık aylığına hak kazanmak için sigortalılık süresi değil primi ödenmiş günler asıldır.
    Somut olay bakımından davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında talep ettiği 1 günlük hizmet tespitinin yaşlılık aylığı bağlanırken herhangi bir katkısı olmayacağından hukuki yararı bulunmamaktadır (HGK 31.5.2017 t. 2015/21-840 E, 2017/1042 K.).
    Eldeki davada ise, Mahkemece; hukuki yarara ilişkin yukarıda yapılan açıklamalar gereğince 1479 sayılı Kanuna dayalı sigortalılık tespit davalarında; sigorta başlangıcının belirlenmesinde hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Hâkimin davayı aydınlatma ödevi" başlıklı 31 inci maddesi ile "Tarafların Dinlenilmesi" başlıklı 144 üncü maddesi kapsamında, davacı tarafa talebinin hangi tarihler arasındaki sürelere ilişkin olduğu açıklattırılarak, uyuşmazlık konusu kesin olarak belirlendikten sonra, yargılama yapılarak, elde edilecek sonuca ve davacının talebine uygun şekilde, 01.08.2003 - 16.02.2012 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasa kapsamındaki zorunlu sigortalılık sürelerinin de dikkate alınması ile infaza elverişli bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi