1. Hukuk Dairesi 2014/15468 E. , 2015/884 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BALA SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/03/2013
NUMARASI : 2012/183-2013/77
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydında düzeltim isteğine ilişkindir.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 6.640 m2 yüzölçümle tarla vasıflı 264 parsel sayılı taşınmazın tamamının “Yusuf oğlu Halil Kurtoğlu” adına kayıtlı olduğu, çekişme konusu taşınmazın Hazine adına kayıtlı iken 07.04.1956 tarihinde 4753 Sayılı Yasa uyarınca Satış suretiyle kayıt maliki adına tescil edildiği, davacının tapu kaydında soyadının hatalı olarak “Kurtoğlu” şeklinde yazıldığını ileri sürerek “Ünal” olarak düzeltilmesi istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/2-ç-1 maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.
Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
HMK"nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; kayıt maliki ile aynı kimlik bilgilerini taşıyan başka kişilerin bulunup bulunmadığı yönünde yapılan araştırmada, kayıttaki bilgilerden farklı olarak “Halil Yusuf oğlu Halik Kurtoğlu” isimli kişinin kaydına rastlanmadığı bildirildiği, öte yandan çekişme konusu taşınmazla ilgili olarak kayıt maliki tarafından açılan Sulh Hukuk Mahkemesinin 1968/34 Esas sayılı dava dosyasında Fen Memuru tarafından düzenlenen krokili raporun dosyaya ibraz edildiği, ancak anılan dosyanın temini için yazılan yazı cevabında dosyanın ve karar kartonlarının bulunamadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, öncelikle Nüfus Müdürlüğünden kayıt maliki ile aynı ad, soyad ve baba adı taşıyan kişi ya da kişilerin bulunup bulunmadığının tapu kaydındaki bilgilerle uyumlu olarak sorulması, ayrıca çekişme konusu taşınmazla ilgili açıldığı anlaşılan ve dosyada rapor örneği bulunan 1968/34 Esas sayılı dava dosyasının veya gerekçeli kararının temininin sağlanması, mümkün olmaması halinde esas ve karar defterlerinin denetlenmesi, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak mülkiyet aktarımına neden olmamak bakımından davacı ile kayıt malikinin aynı kişi olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmü(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.