4. Hukuk Dairesi 2014/11872 E. , 2015/8291 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 04/11/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 25/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikâyet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının kendisini Cumhuriyet savcılığına şikâyet ederek evinden hırsızlık yaptığını iddia ettiğini, Cumhuriyet savcılığı tarafından bu iddia ile ilgili olarak takipsizlik kararı verildiğini, iddianın asılsız ve iftira niteliğinde olduğunu belirterek uğradığı manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının mağdur bulunduğu hırsızlık eylemini ihbar edip soruşturma aşamasında husumetli bulunduğu kişilerin ismini bildirdiği, kişilerin şüpheli olarak değerlendirilip araştırma yapılması neticesinde işlem tesis edildiği, davalının kasıtlı davranmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosya içeriğinden, davalının şikâyet dilekçesinde önceye dayalı aralarında husumet bulunan davacının ismini verdiği, davacı aleyhine şüpheli sıfatıyla soruşturma yürütüldüğü, soruşturma kapsamında evinde arama yapıldığı, soruşturmanın neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır. Tarafların aralarındaki husumet yüz kızartıcı bir suç olan hırsızlık şikâyetini haklı kılmaz. Yapılan soruşturmada hırsızlıkla ilgili delil ve belge olmadığı gibi davacının gelir durumu itibariyle de hırsızlık yapmasını gerektirir bir durum da söz konusu değildir.
Şu halde yukarıda açıklanan ilkeler ve tüm dosya kapsamına göre davacının hırsızlık ile suçlanarak hakkında soruşturma yapılması göz önüne alınarak mahkemece davacı lehine bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddedilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.