Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/10504
Karar No: 2021/6214
Karar Tarihi: 08.06.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/10504 Esas 2021/6214 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/10504 E.  ,  2021/6214 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda,davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; avukat olduğunu, davalı ..."in diğer davalı ..."tan satın almış olduğu aracın devrinin verilmemesi üzerine alacağın tahsili için kendisine vekalet verildiğini, vekaletnameye binaen davalı ..."a önce ihtarname gönderdiğini, bunun üzerine davalıların aralarında protokol düzenlediklerini, taahhüde uyulmaması nedeniyle davalı ... hakkında icra takibi yaparak aracın kaydına haciz konulduğunu, davalıların birlikte anlaşmaları üzerine .... tarafından haksız yere azledildiğini, haksız azil nedeniyle vekalet ücretini tahisili için davalılar hakkında icra takibine başlandığını, Avukatlık Kanunu 164. ve 165. maddeleri gereği her iki davalının, vekalet ücretinden sorumlu olduklarını, 2014 yılı A.A.Ü.T gereğince hesaplanan... için 4.413,34TL, .... için 4.413,34TL olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalıların takibe itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ...; diğer davalı... ile.... plakalı aracın satışı konusunda anlaştıklarını, ancak aracın üzerinde banka rehni bulunması nedeniyle kredi taksitlerinin ödenip rehnin kaldırılmasından sonra aracın devrinin verilmesi hususunda anlaşmalarına rağmen diğer davalı..."in araç üzerindeki rehne esas kredi borcu bitmeden aracın devrini istediğini, araç üzerindeki rehin kaldırılmadan devrini veremeyeceğini, kredi borcunu da defaten kapatamayacağını, eşine ait evi satışa çıkardıklarını bir müddet daha beklemesini söylemesi üzerine, diğer davalı..."in davacıyı avukat olarak tuttuğunu, davacının vekil sıftaıyla tarafına ihtarname gönderdiğini ve akabinde satın almış olunan aracın bedelinin iadesi için icra takibi başlattığını, Erzincan İcra Müdürlüğü"nün 2014/2650 esas sayılı dosyasından ayrıca bahse konu aracın kaydına haciz şerhi işlendiğini ve icra takibi devam ederken, kredi borcunu kapattığını, ileride sıkıntı yaşamamak için, yapılan protokol ile bütün icra harç ve giderler ile avukatlık ücretinin... tarafından karşılanacağının ve yine..." in avukatının, tarafından vekalet ücreti talep etmesi durumunda bu tutarın da... tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığını, kararlaştırılan protokol gereği ne davacıya, ne de diğer davalı..." e karşı herhangi bir borcunun olmadığını beyanla davanın reddini dilemiş; diğer davalı davaya cevap vermemiştir.Mahkemece; davalı Naciye tarafından yapılan azlin haksız olduğu ve davalılar arasında imzalanan protokol kapsamında karşı yan vekalet ücretinin de davalı Naciye"ye ait olduğuna ilişkin protokolün, imzası bulunmadığından davacıyı bağlamayacağı, ona karşı ileri sürülemeyeceği belirtilerek davanın kısmen kabulüne, takipte hesap hatası yapıldığı belirtilerek 8.626,55 TL alacak yönünden itirazın iptaline, bu kısım alacak için icra takibinin kaldığı yerden devamına, bakiye ve icra inkar tazminatı talebinin reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 07.05.2019 tarih ve 2019/2346 E.- 2019/5878 K. sayılı ilamı ile, "" Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 05.10.2018 tarihinde 2017/6 esas 2018/9 karar sayılı ilamla "İçtihadı birleştirmenin konusu, Avukatlık Kanununun 165. maddesinde yer alan ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk hallerinden olan sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği hususudur.... Avukatlık bir kamu hizmeti olmakla birlikte ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisidir...Özel hukukta, bir borç ilişkisinden doğan alacak hakkı da nisbi hak niteliğindedir. Böyle olunca alacak hakkı ancak o borç ilişkisi nedeniyle borçlu olan kişi yada kişilere karşı ileri sürülebilir, yargısal kararlarda ve doktrinde borç ilişkilerinin nisbiliği ilkesi denilen bu ilke uyarınca sözleşmeler kural olarak yalnızca sözleşmenin tarafları bakımından hüküm ve sonuç doğururlar. Akdi vekalet ücretinin iş sahibi ile hasmın müteselsil sorumluluğu kapsamında bulunduğunun kabul edilmesi hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir. Ayrıca vekalet ücreti avukatın yaptığı hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağ veya değeri ifade ettiği halde avukattan hiçbir hukuki yardım almayan hasmın, karşı yanın yaptığı sözleşmeden doğan vekalet ücreti nedeniyle onun avukatı lehine müteselsilen sorumlu tutulması, avukatlık ücretinin mahiyet ve amacına da uygun değildir. Tarafların aralarındaki dava ve uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmaları herşeyden önce dava açılmakla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesis edilmesini sağladığı gibi tarafların bir an önce hak ve alacaklarına kavuşmasını da temin etmektedir. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK" nın 140/2. maddesinde hakimin tarafları sulhe davet edeceği düzenlenerek sulh teşvik edilmiştir. Böyle olunca, usul hukuku bakımından bu kadar önemli bir müessesenin önüne sözleşmenin tarafı olmayan kişinin akdi vekalet ücretinden sorumlu tutulması şeklindeki bir engelin konulması da doğru olmayacaktır. Hal böyle olunca, Avukatlık Kanunu"nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk" hallerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken "akdi vekalet ücretinin" dahil olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır." şeklinde karar verilmiş olup, somut olaya ilişkin çıkan bu içtihatı birleştirme kararına göre, davalı ... davacının hak ettiği akdi vekalet ücretlerinden sorumlu olmayacağının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, yukarıda anlatılan İçtihatı Birleştirme Kararına göre değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu"" gerekçesiyle hükmün, temyiz eden davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile davacının davalı ... aleyhine açmış olduğu davanın reddine, diğer davalı Naciye Tokgöz aleyhine açılan dava hakkında ise mahkemenin 2015/331 E.-2015/572 K. sayılı dosyası ile verilen hükmün kesinleştiği belirtilerek bu davalı yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,hükmedilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Yargıtay"ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
    Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
    Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde ...nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
    Olayımıza gelince; Yerel mahkeme bozma kararına uymasına rağmen bozma ilamına ayrı anlam yüklenmek suretiyle, davanın davalı ... yönünden reddine karar verilmiştir. Oysa ki, bozma ilamında da belirtildiği üzere davalı ..."ın akdi vekalet ücretinden sorumlu olmamasına karşın yasal vekalet ücretinden müteselsilen sorumlu olduğu açıktır. Bu durumda; mahkemece tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde davalı ... yönünden yasal vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken davalı ... hakkındaki davanın tümden reddine karar verilmesi doğru değildir, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    Kabule göre de; davalı ... yönünden verilen önceki hükme ilişkin bir onama kararı olmadığı önceki hükmün davalı Naciye tarafından temyiz edilmediği bu itibarla adı geçen davalı yönünden verilen kararın kesinleşmesinden bahsedilemeceği, ancak usuli müktesep hak kapsamında değerlendirme yapılarak sonucu dairesinde karar verilmesi gerektiği nazara alındığında, mahkemenin 2015/331 E.-2015/572 K. sayılı dosyası ile verilen hükmün kesinleştiğinden bahisle bu davalı yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm tesisi de doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi