Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/9681
Karar No: 2021/1872
Karar Tarihi: 24.02.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/9681 Esas 2021/1872 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/9681 E.  ,  2021/1872 K.

    "İçtihat Metni"


    Davacı ... ile davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aralarındaki alacak davasına dair İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15/10/2019 tarihli ve 2018/322 E. 2019/413 K. sayılı hükmün Bozulması hakkında dairece verilen 04/06/2020 tarihli ve 2020/26 E. 2020/2679 K. sayılı ilama karşı davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
    Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı kooperatif; arazi alımı ile ilgili davalı ... Başkanlığına toplam 1.974.000.000 TL ödeme yaptıklarını, ancak davalının arsa tahsisinin uzaması üzerine arsa alımından vazgeçtiklerini; arsa tahsisi amacı ile avans niteliğinde yatırdığı 500.000.000 TL"nin hiç dikkate alınmadığını ileri sürerek; ödeme tarihlerindeki rayiç bedelleri (m2 satış değeri) üzerinden arsa tahsis edilmesine, arsa tahsisinin mümkün olmaması durumunda, ödendiği tarihte tahsis edilmesi gereken rayiç bedelleri üzerinden günümüz şartlarıyla rayiç bedellerine uyarlanarak reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı; davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; davacı kooperatifin arsa tahsisi ya da arsa tahsis vaadi yapılmadan mahiyeti belirtilmeksizin davalı hesabına yatırılan toplam 500.000.000 TL"nin ne amaçla yatırıldığını kanıtlayamadığı, dava açılmasının objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen hüküm, davacının temyizi üzerine; Dairece verilen 03/04/2017 tarihli 2017/10858 E. 2017/4408 K. sayılı ilamıyla; “Davanın davacı kooperatif tarafından davalı Belediyeye ödendiği iddia edilen avans bedelin sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde iadesi istemine ilişkin olduğu, 21/05/1992 tarihli Bakanlık yazısı, davacı tarafından yapılan ödemeleri gösterir dekontlar ve dosya kapsamı dikkate alındığında; davacının davalı belediyeye ödediği 500.000.000 TL"nin ifanın imkansız hale geldiği tarihte (tespit edilemiyor ise dava tarihinde) ulaştığı değer itibariyle güncellenmesi konusunda alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması, alınacak raporda enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınmak suretiyle, ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi ve belirlenecek bu bedelin hüküm altına alınması gerektiği” gerekçesiyle bozulmuştur.
    Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; bilirkişi raporu doğrultusunda, ıslah edilen bedel üzerinden davanın kabulü ile 1.300.915,70 TL nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen hüküm, davalının temyizi üzerine, bu kez, Dairece "birinci bentte davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerektiği belirtilmekle birlikte, ikinci bentte bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bozma ilamına karşı, davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenmiştir.
    Türk Medeni Usul Hukukuna yön veren en önemli ilkelerden biri teksif ilkesidir. Teksif ilkesi, tarafların bütün iddia ve savunma sebeplerini belli bir usul kesitine kadar mahkemeye sunmalarını öngörmektedir. Bu ilke uyarınca taraflar dava malzemelerini yargılamanın herhangi bir aşamasında değil, ancak kanunca öngörülen süre dâhilinde mahkemeye hasredeceklerdir. Teksif ilkesiyle davaların gereksiz ve kötü niyetli olarak uzamasının önlenmesi ve yargılamanın sürüncemede bırakılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Teksif ilkesi hem tarafları hem de Hâkimleri kanunda belirtilen süreye uymaya zorlayarak yargılamanın hızlanmasını sağladığından usul ekonomisi ilkesinin gerçekleşmesine de hizmet etmektedir. Teksif ilkesinin yargılamadaki en önemli yansıması iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağıdır. 6100 Sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 144/2.maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, yasağın başladığı andan itibaren iddia ve savunmaları değiştirme noktasında taraflar için tek enstrüman olacaktır.
    Islah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilirler. Yine, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde taraflar yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Teksif ilkesinin sert bir biçimde uygulanması ve belli bir zaman kesitinden sonra taraflara iddia ve savunmada değişiklik yapma imkânının tanınmaması halinde, şekilcilik esası engeller hale gelir ve yargılamanın adaletli bir karar ile sonuçlanmama tehlikesi doğabilir. Bu noktada ıslah, iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı başladıktan sonra tarafların kendi usul işlemlerini kısmen ya da tamamen değiştirmelerine imkân tanımak suretiyle, Medeni Usul Hukukunun katı şekilciliğini yumuşatan ve adaletli bir yargılamanın tesis edilmesini sağlayan bir kurum olarak Hukukumuzda ön plana çıkmaktadır. Kanundaki koşullara riayet edilmesi durumunda ıslahın sonuç doğurması için tek taraflı irade beyanı yeterli olacak, mahkemenin veya karşı tarafın rızası aranmayacaktır. HMK’da ıslah ile ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK’nın 177/1.maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Islahın zaman bakımından sınırı, bozmadan sonra ıslahın yapılıp yapılamayacağı meselesi ile doğrudan alakalıdır. Bu noktada yargılamanın hangi aşamasına kadar ıslahın mümkün olacağını daha net ortaya koymak için tahkikat kavramının ve tahkikatın ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiğinin üzerinde durmak uygun olacaktır.
    Tahkikat, yazılı yargılama usulünde de basit yargılama usulünde de ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlamaktadır. HMK’nın 147.maddesinde ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edileceği düzenlenmiştir. Tarafların duruşmaya çağrılmasıyla tahkikat başlayacaktır.
    Tahkikat evresi, taraflar arasındaki ihtilaflı vakıaların incelenip hakikatin ortaya çıkarılması için yapılan işlemlerin zaman itibariyle işgal ettiği yargılama aşamasıdır. Mahkeme bu aşamada tarafların talep sonucunu dayandırdıkları, davanın halli bakımından önem taşıyan ve ön inceleme tutanağında çekişmeli olarak belirtilen vakıaların, yine kural olarak tarafların sunduğu deliller çerçevesinde doğruluğunu araştırır. Taraflarca getirilen delillerin değerlendirilmesi ve ispat faaliyeti neticesinde uyuşmazlığın aydınlanmasıyla birlikte, Hâkimin davayı sonlandıracak kararı vermesi mümkün hale gelmektedir. Bu yönüyle tahkikat, davanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Tahkikat aşamasından sonra taraflara yargılamayla ilgili son sözlerinin sorulacağı sözlü yargılama aşamasına geçilecek ve ardından mahkeme nihai kararını verecektir. HMK’nın “Tahkikatın Sona Ermesi” başlığı altındaki 184. ve 185. maddelerinde, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği düzenlenmiştir. Tahkikat aşamasının bitimi bu tefhim ile birlikte gerçekleşecektir.
    Bu bağlamda, 22/07/2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek, bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.
    Bu noktada aydınlatılması gereken diğer bir husus da usulü kazanılmış hak kavramıdır. Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK"da (ayrıca mülga 1086 sayılı HUMK içeriğinde) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usulü müktesep hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04/02/1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
    Kazanılmış haklar “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa"nın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Örneğin, mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı
    (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
    Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK"nın 12/07/2006 tarihli ve 2006/4-519 E. 2006/527 K., 03/12/2008 tarihli ve 2008/10-730 E. 2008/732 K.) Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir (09/05/1960 tarihli ve 21/9; 04/02/1959 tarihli ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı).
    Bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında; mahkemece, bozma ilamına uyulmak sureti ile tahkikata dair işlemler tesis edildiği, bu doğrultuda davacı vekilinin talebini 02/05/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile arttırdığı ve mahkemece ıslaha itibar edilerek karar verildiği, söz konusu kararın temyizi üzerine; Dairemizce, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunca alınan 06/05/2016 tarihli ve 2015/1 Esas 2016/1 Karar sayılı ilam doğrultusunda bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmaktadır.
    28/07/2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek, yukarıda açıklandığı üzere usulü kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca karar verilmesi gerekmektedir.
    Ne var ki, mahkeme kararının açıklanan bu hususlar gözetilerek onanması gerekirken, zuhulen bozulduğu bu defa yapılan inceleme ile belirlendiğinden, davacı tarafın bu yöne ilişen karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairece verilen 04/06/2020 tarihli ve 2020/76 E. 2020/2679 K. sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve kararın yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA, 54,00 TL fazla alınan karar düzeltme harcının düzeltme isteyene iadesine, 24/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi