3. Hukuk Dairesi 2018/2369 E. , 2018/4937 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iştirak nafakasının arttırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; tarafların 2011 yılında boşanmış olduklarını, boşanma ilamı ile müşterek çocukların velayetlerinin müvekkile verilmiş olduğunu ancak nafakaya hükmedilmediğini belirterek öğrenci olan müşterek çocuklar ... ve ... için 500"er TL nafakaya hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı, mahkemeye vermiş olduğu beyanla, oto yıkamada çalıştığını, yeniden evlendiğini, evinin kira olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece 17.11.2015 tarih ve 2015/908-1215 Esas Karar sayılı ilam ile müşterek çocuklar ... ... için aylık 100 er TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar verilmiş ve hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 03.03.2016 tarih ve 2016/883 Esas 2016/3206 Karar sayılı ilamı ile "....davaya konu nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşı, eğitim durumları, ihtiyaçları ve günün ekonomik koşulları birlikte değerlendirildiğinde, takdir edilen aylık 100 er TL nafakanın çocukların ihtiyaçlarını karşılamayacağı açıktır. Çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek ve nafaka yükümlüsü babanın geliriyle orantılı olacak şekilde TMK"nın 4.maddesinde hükme bağlanan hakkaniyet ilkesi gözetilerek, daha yüksek oranda nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, daha yüksek oranda nafaka tayini için hükmün bozulmasına" karar verilmiştir.
Mahkemece; bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 04.01.2018 tarihli son kararında, dava tarihinden geçerli olmak üzere müşterek çocuklar Kübra ve Merve için aylık 100"er TL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir. Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla 03.03.2016 tarihli bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek ve nafaka yükümlüsü babanın geliriyle orantılı olacak şekilde TMK"nın 4.maddesinde hükme bağlanan hakkaniyet ilkesi gözetilerek, daha yüksek oranda nafakaya karar verilmesi gerekirken bozma ilamına aykırı olarak bozma ilamı ile az bulunan aynı miktarda iştirak nafakasına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece;bozma ilamına uyulmuş olmakla davanın davacısı yararına usuli müktesep hak oluştuğu nazara alınmak suretiyle,bozma ilam gereğini yerine getirecek şekilde hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.