14. Hukuk Dairesi 2016/8245 E. , 2018/8256 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.06.2008 gününde verilen dilekçe ile kadastral parselin ihyası nedenine dayalı ... iptali ve tescil olmazsa tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili, davalı ..., davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ... iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı ... vekili, dava konusu 5501 ada 7 parsel ile 11268 ada 1 parsel sayılı taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde ilk olarak ... Belediyesinin 08.06.1998 tarih ve 3014 sayılı encümen kararının tashih edilerek ve bazı parseller ilave edilmek suretiyle 22.06.1998 tarihli encümen kararı uyarınca imar düzenlemesine tabi tutularak 5503 ada 3 sayılı imar parselinin oluşturulduğunu; daha sonra ... Büyükşehir Belediyesinin 28.02.2007 tarihli 421 sayılı encümen kararı uyarınca yapılan imar düzenlemesiyle davaya konu imar parselinin meydana getirildiğini ve kısmen de tescil harici bırakıldığını çekişmeli yerin Belediyelerce yapılan şuyulandırma işlemlerinde ... adına tescilinin yapılmadığını ileri sürerek; anılan taşınmazlar bakımından ... iptali ve ... adına tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... Belediyesine yönelik dava hakkında taraf sıfatı kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden açılan davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ... vekili, davalı ... Belediyesi vekili, davalı ... Belediyesi vekili ve davalı ... vekili temyiz etmişlerdir.
Hemen belirtilmelidir ki; ... sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; sicil kayıtlarının dayanağı olan idari işlem idari yargı yerinde iptal edilmediği sürece kadastral parselin ihyasına yönelik ... iptal ve tescil davasının dinlenemeyeceği; ancak, imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan ... kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının ... kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği tartışmasızdır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı ... Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda ... Belediyesinin 37 no"lu imar düzenlemesi yaptığı, daha sonra aynı bölgede ... Büyükşehir Belediyesi"nin imar uygulaması gerçekleştirdiği, her iki imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edilerek, idari yargı kararlarının kesinleştiği, dava konusu yerin yeni kurulan ... Belediyesi sınırları içinde kalması nedeniyle de ... Belediyesinin davada taraf olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulamanın hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle dava konusu taşınmazın Devlet ormanı vasfında olup olmadığı bakımından usulüne uygun olarak ... araştırması yapılması, mahallinde ... mühendisi, inşaat mühendisi ve harita mühendisi sıfatını haiz bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılmak suretiyle çekişmeli taşınmazın niteliğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması, Devlet ormanı niteliğinde olduğunun anlaşılması durumunda Devlet ormanlarının yerleşime açılamayacağı, ... vasfındaki taşınmazlarda imar uygulaması yapılmasının mümkün olmadığının gözetilmesi; Devlet ormanı vasfında olmadığının belirlenmesi durumunda ise, çekişmeli taşınmazın ... ile mülkiyet ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, bu bağlamda, dava konusu alanın hangi tarihte belediye veya mücavir saha içerisine alındığının belirlenmesi; çekişmeli yere ilişkin kadastral pafta, tescil beyannamesi, kadastral parsellerin krokileri ile 1 ve 2. imar uygulamaları sonucu bu alana ilişkin imar krokileri (varsa çakıştırılmış kroki) ile tedavüllü ... kayıtları ve dayanak belgeleri getirtilerek davaya konu taşınmazın şuyulandırma işlemleri öncesi ve sonrası niteliklerinin net bir şekilde belirlenerek, 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçeklemediğinin, başka bir ifadeyle, çekişmeli taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğundan, hüküm altına alınması gerekli karar ve ilam harcı ile davacı yararına hükmedilen avukatlık ücretinin maktu olması gerekirken nispi olarak tayin edilmesi de isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıran davalılara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.