Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2678
Karar No: 2021/2475
Karar Tarihi: 21.04.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/2678 Esas 2021/2475 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2019/2678 E.  ,  2021/2475 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- bedel istekli dava sonunda ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 23.01.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
    Davacı, dava konusu 8516 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın önceki maliki iken, davalı ... ile dava dışı kişilerin fikir birliği içinde hareket ederek, dava dışı damadı ...in dava dışı ortağı... ile birlikte yapacakları iş için verilecek 450.000 USD karşılığında taşınmaza ipotek konulacağını, geri ödemeden sonra ipoteğin kaldırılacağını söyleyerek kendisini aldattıklarını, damadına destek olmak için ipoteği kabul edip, tapuda ipotek işlemine imza attığını zannettiğini, davalı ile dava dışı kişilerin yaşlılığından ve tecrübesizliğinden yararlandıklarını, devir sırasında tapu memurunun parayı alıp almadığını sorması üzerine davalı ...’in, cebinden 250.000 USD bedelli iki adet çek çıkartıp gösterdiğini, damadı ...in de kendisine parada sıkıntı olmadığını söylediğini, devirden sonra bankadan tahsil edilen 250.000 USD’nin kendisine değil, dava dışı...’e teslim edildiğini, bedeller arasında fahiş fark olduğunu, davalılar n... ve...’in de taşınmazı davalı ...’den devraldıklarını, davalılar ile dava dışı kişilerin işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek dava konusu 8516 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa uğradığı zararın faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istemiş; davacı vekili 13.02.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle, davanın terditli olarak iptal tescil olmazsa bedel istekli açıldığını belirterek dava değerini ıslahla 1.739.250,00 TL’ye yükseltmiş ve bedele hükmedilmesi durumunda 1.739.250,00 TL’nin davalılardan tahsilini istemiştir.
    Davalı ..., yıllardır müteahhitlik yaptığını, dava konusu taşınmazı davacıdan 250.000 USD bedelle satın aldığını, tapuda 250.000 USD bedelli çekleri davacıya teslim ettiğini, davacı tarafından çeklerin bankadan tahsil edildiğini, satışın gerçek olduğunu, davacının aldatılması veya yanıltılmasının söz konusu olmadığını; davalılar İsmail ve ..., inşaat yapmak için taşınmazı satın aldıklarını, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    İlk derece mahkemesince, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, eksiğin giderilmesi suretiyle getirtilen kayıtlardan; dava konusu 8516 parsel sayılı 288,50 m2 miktarlı arsa vasıflı ve üzerinde bina bulunan taşınmazın tamamı davacı adına kayıtlı iken, davacının bizzat hareketle taşınmazın tamamını 400.000 TL bedelle 24.08.2015 tarihinde davalı ...’e, adı geçenin de toplam 800.000 TL bedelle 03.11.2015 tarihinde davalılar İsmail ve ...’a satış yoluyla temlik ettiği, dosya kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi raporuna göre, davacının herhangi bir belgenin okunması ya da konuşulmasını anlamada engel teşkil edebilecek görme ya da duyma arazına rastlanmadığının bildirildiği, davacı tarafça delil olarak dayanılan ve eksiğin giderilmesi suretiyle Uyap ortamından getirtilen Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/163 Esas sayılı dosyası ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/111675 Soruşturma sayılı dosya evrakı ve iddianame örneğinin incelenmesinde, davacının 24.11.2015 tarihli şikayet dilekçesi ile davalı ... ile dava dışı damadı ..., onun iş ortağı dava dışı ...ve dava dışı ... ile ..’den, dava konusu olayla ilgili olarak aynı iddialarla şikayetçi olduğu, şüpheliler hakkında 13.02.2020 tarihli iddianame ile kamu kurum ve kuruluşları vb. tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığı, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/163 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen ceza davasının halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere ″hile″ (aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun(TBK) 36/1.(818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
    Hemen belirtilmelidir ki; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74. (818 sayılı Borçlar Kanununun 53.) maddesi gereğince, hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin vereceği beraat kararıyla bağlı değil ise de, ceza davasında verilen mahkumiyet kararı ve eylemin “hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgular ve olayların oluş biçimi bakımından hukuk hâkimini bağlayacağı açıktır.
    Somut olaya gelince; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/111675 sayılı soruşturması sonucunda, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/163 Esas sayılı dosyası üzerinden dava konusu olayla ilgili ceza davası açıldığı saptanmış olup, her ne kadar kayıt maliki davalılar anılan ceza davasında sanık değil iseler de, davacının eldeki davada terditli olarak tazminat isteğinde bulunduğu ve davalılardan ...’in ceza davasında sanık sıfatıyla yargılandığı gözetildiğinde, ceza davasında maddi olayın tespiti sonuca etkili olacağından, suçun sübuta ermesi halinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74. ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 165. maddeleri uyarınca verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
    Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında ceza davasının kesinleşmesi de beklenerek, toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davacının açıklanan nedenden ötürü yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanunun 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi