Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/14608
Karar No: 2016/15728
Karar Tarihi: 28.12.2016

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/14608 Esas 2016/15728 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2016/14608 E.  ,  2016/15728 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi




    Davacı, kurumca düzenlenen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün davacılardan .... Ltd. Şti. Ve .... ile davalılardan Kurum vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

    K A R A R
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun ve davacı şirketin tüm temyiz itirazlarının reddine,
    2- Davacı ... ..."ın temyiz istemine gelince;
    Dava, davacıların 26/03/2015 tarih 4923483 sayılı, 2003/010373, 2005/010081-82, 2010/016445-46, 2013/036427-28-29-30-31 icra takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
    Mahkemece, yazılı şekilde istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davacılardan .... Ltd Şti . yönünden kurulan Yerel Mahkeme kararı yerinde olup uyuşmazlık davacılardan.... yönünden davacı adına tanzim edilen 2003/010373, 2005/10081, 2005/10082 ve 2010/16445 sayılı ödeme emirlerinde ihtilaf konusu aylara ait Kurum"un muhtelif borçlarının 6183 sayılı Yasa"nın 102.maddesi gereğince zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
    Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
    Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
    Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
    Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp istenmesini, önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
    İşte bundan dolayı, yasalarda öngörülen zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlayabilmesi için öncelikle talep konusu hakkın istenebilir bir konuma, duruma gelmesi gerekmektedir. Yasalarda hakkın istenebilir konumuna, diğer bir anlatımla yerine getirilmesinin gerektiği güne, ödeme günü denmektedir. Bir hak, var olsa bile, o hakkın istenmesi için gerekli koşullar gerçekleşmedikçe istenemez.
    Bilindiği gibi zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
    Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
    3917 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihi ve bundan sonraya ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımına ilişkin 102. madde ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır. 5198 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile değişik 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinin 5.fıkrasına göre, 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinin prim alacaklarının tahsilinde uygulanmayacağı belirtilmiş ise de bu değişiklik, yürürlük tarihi olan 06.07.2004 tarihinden sonra tahakkuk edecek prim borçlarına uygulanabilecektir.
    6183 sayılı Kanun"un 103. maddesinde zamanaşımını kesen haller sayılmış olup kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacağı hükme bağlanmıştır. Bu madde düzenlemesine göre ödeme ve ödeme emri tebliği de zamanaşımını kesen haller içinde yer almaktadır.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 2003/10373, 2005/10081, 2005/10082 ve 2010/16445 sayılı ödeme emirlerinin en eski tarihli borç döneminin 2002/08.ay; en yeni tarihli borç döneminin 2003/07. ay dönemine ilişkin prim ve işsizlik sigorta primi borçlarından dolayı davacı ... adına düzenlenmiş olup borcun davacıdan tahsili için davalı Kurum tarafından takibe geçildiği, 2003/10373 sayılı ödeme emrinin 28/07/2003 tarihinde, 2005/10081- 10082 sayılı ödeme emirlerinin 18/02/2005 tarihinde, 2010/16445 sayılı ödeme emrinin 01/11/2010 tarihinde davacı ..."a tebliğ edildiği, eldeki davanın 14/04/2015 tarihinde açıldığı, yargılama esnasında Kurum tarafından 04/03/2009 tarihine kadar davacı şirket tarafından kısmî ödemelerde bulunulduğunun Mahkeme"ye bildirildiği, Mahkemece bu ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edilmiş olup davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmamış olması nedeniyle ödeme emirlerinin kesinleştiği ve bu ödeme emirleri yönünden takibe kaldığı yerden devam edilmesi gerektiği gerekçesi ile yazılı şekilde sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
    Somut olayda, her ne kadar Mahkemece davacı ... yönünden ödeme emirlerinin kesinleştiğinden bahisle söz konusu ödeme emirleri yönünden takibin devamına karar verilmiş ise de davacının 2003/10373, 2005/10081, 2005/10082 sayılı ödeme emirlerinin iptali istemi yönünden, 6183 sayılı Kanun"un 103. maddesi düzenlemesi gereği ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edildiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren itibaren yeniden başlayan 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davacı şirket tarafından yapılan kısmî ödemelerin ise zamanaşımını kesen işlemlerde şahsilik ilkesi gereği davacı ... açısından tahsil zamanaşımını kesmeyeceği, dosya kapsamından davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımını kesen başkaca bir halin olmadığı ve böylece tahsil zamanaşımının dolduğu hususlarının gözardı edilerek Mahkemece yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi