1. Hukuk Dairesi 2014/2418 E. , 2015/1747 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2013
NUMARASI : 2012/535-2013/468
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan (annesi) F. Ç.."ın 1474 ada 2 parsel sayılı taşınmazını kızları olan davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlikin gerçek bir satış olmayıp mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin muvazaalı işlem ile tek taşınmazını davalılara devrettiğini, sonrasında taşınmazı davalılardan almak için Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/53 esas sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil davası açmış ise de, bu davadan da kızlarının telkiniyle feragat ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı N.. S.., davacının Edirne Belediyesinde memur olarak çalıştığını, bir kısım borçlarının muris annesi ve babası tarafından taşınmaz satılarak ödendiğini,dava konusu taşınmazın da bu sebeple kendisi ve kardeşine satıldığını, rayiç bedeli üzerinden taşınmazın satın alındığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı N.. B.. ise, davanın derdestlik ve kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece, Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/53 esas sayılı dosyasında davalı N.. B.."ın, bedel ödemeksizin taşınmazın tapuda devredildiği, satış bedeli olarak ödemeyi taahhüt ettikleri bedeli vermediklerini beyan ederek davayı kabul ettiği, tanık anlatımları uyarınca da taşınmazın satış yoluyla devredildiğinin kabulünün mümkün bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; muris F. Ç.."ın 1919 doğumlu olup, 08.09.2003 tarihinde öldüğü, geride davacı oğlu, davalı kızları ve dava dışı oğlu Erdoğan"ın mirasçı olarak kaldıkları, çekişme konusu taşınmazın murise aitken 1/2"şer paylı olarak ve 360.000.000 TL bedelle 04.10.1999 tarihinde satış suretiyle davalılara temlik ettiği, mahkemece yapılan uygulama sonucunda taşınmazın temlik tarihindeki değerinin 2.978.978.891,44 TL olarak saptandığı, öte yandan; Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/53 esas sayılı dosyasında, muris F. Ç.."ın 13.09.2000 tarihinde davalılar aleyhine tapu iptali ve tescil isteği ile dava açtığı, davalıların kendisini aldatarak 2 parsel sayılı taşınmazı çok düşük bir fiyata satın aldıklarını, ancak bedelini ödemediklerini, ölünceye kadar kendisine bakacaklarını söyledikleri halde bakmadıklarını ve üzerinde baskı kurduklarını ileri sürdüğü, davalı Nermin"in, annesine para ödemediklerini beyan ederek davayı kabul ettiği, öteki davalı Neriman"ın ise, davanın reddini savunarak kendisine teklif edilen yemini kabul ederek, taşınmazı satın aldıkları hususunda yemin eda ettiği, mahkemece davalı Neriman hakkındaki davanın reddine, öteki davalı N.. B.. hakkındaki davanın kabulüne karar verildiği, ancak karardan sonra murisin 06.05.2002 tarihli dilekçesi ile dava konusu taşınmazını gerçekten kızlarına sattığını belirterek davadan feragat ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir anlatımla, yapılan temlikin sırf bedelsiz olması yeterli olmayıp, murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla temliki yapmış olması gerekir.
Somut olayda; muris Fatma"nın ölünceye kadar davacı oğlu Hüseyin"in yanında kaldığı, aralarının iyi olduğu, mirasçılarından mal kaçırmak için bir sebebinin bulunmadığı, keza murisin Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/53 esas sayılı dosyasında davalılar aleyhine açtığı davada, çekişme konusu taşınmazı davalılara sattığını, davalıların kendisine ölünceye kadar bakacaklarını söyleyerek aldattıklarını ve 2 parsel sayılı taşınmazı çok düşük bir fiyata satın aldıklarını, ancak kendisine bakmadıkları gibi satış bedelini de ödemediklerini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Bu durumda, murisin gerçek irade ve amacının mirasçılarından mal kaçırmak, onları miras hakkından yoksun bırakmak olmayıp satış olduğu, satış bedelinin ödenmemiş olmasının ise murisin bu yöndeki iradesini ortadan kaldıran bir durum olmadığı açıktır.
O halde, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.