20. Hukuk Dairesi 2015/16319 E. , 2017/4183 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi birleştirilen dosya davacısı ... ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro çalışmaları sırasında köyü 101 ada 1 sayılı parsel, 556 hektar 2557.55 m2 yüzölçümü ve orman niteliği ile 160 ada 3 sayılı parsel ise 78 hektar 5980.81 m2 yüzölçümü ve hali arazi niteliğinden belgesinden Hazine adına tescil edilmiştir.
Davacı ... vergi kaydı ve zilyetliğe dayanarak 160 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Birleştirilen dosya davacısı ... ise vergi kaydı ve zilyetliğe dayanarak 160 ada 3 sayılı parsel ve Eşkini mevkiinde bulunan 5980,81 m2"lik yerin kadastro tespitinin iptali ile adına tescili istemiyle dava açmış ve vergi kaydı sunmuştur.
Mahkemece ayrı ayrı açılan davalar birleştirilmiş yapılan keşif sonucu davacı ...’ın dava konusu yaptığı taşınmazın bir kısmının 160 ada 3 sayılı parsel, bir kısmının ise 101 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldıkları anlaşılmıştır.
Yargılama sonucu mahkemece;
1) Davacı ...’ün davasının reddine 160 ada 3 parsel sayılı taşınmaz içinde kalan 29.04.2015 tarihli orman bilirkişi raporuna ekli krokide (F1) harfi ile gösterilen 3302.346 m2 yerin ve aynı krokide (H) harfi ile gösterilen 19077,795 m2 yerin farklı parsel sayıları ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline, bu kısımlar çıktıktan sonra 160 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 763.700,669 m2 yüzölçümü ve aynı vasfı ile tespit gibi Hazine adına tesciline,
2) Birleştirilen dosya davacısı ..."un açmış olduğu davanın kısmen kabul kısmen reddiyle aynı raporda (A2), (B2) ve (E) harfleri ile gösterilen toplam 5902.509 m2"lik kısmının tarla vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın orman olmayan kısımları çıktıktan sonra kalan 5556655.04 m2 yüzölçümüyle orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm birleştirilen dosya davacısı ... ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Yörede 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca yapılan orman kadastrosu 6.6.2008-7.7.2008 tarihleri arasında ilan edilmiştir.
3402 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince kadastro hâkimi, çekişmeli taşınmazın tamamı hakkında doğru, açık ve infazı kabil hüküm kurmak zorundadır. Bu itibarla, çekişmeli taşınmazların mahkeme kararıyla ifraz edilmesi halinde fen bilirkişi raporunda ifraz edilen bölümler harflendirilerek yüzölçümlerinin gösterilmesi mahkemece de hükme esas alınan fen bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle ifraz edilen her bir bölüm hakkında ayrı ayrı karar verilmesi zorunludur.
Fen bilirkişi tarafından davacı ..."ün dava konusu yaptığı yerler 160 ada 3 sayılı parsel içinde (G), (H) ve (F) harfleri ile gösterilen, davacı ..."ın dava konusu yaptığı yerler ise 101 ada 1 sayılı parsel içinde olan (A) ve (B) harfleri ile 160 ada 3 sayılı parsel içinde (C), (D) ve (E) harfleri ile gösterilen yerler olarak belirtilmişir. Mahkemece davacı ..."ün davasının reddine karar verildiği ve 160 ada 3 sayılı parsel yönünden orman iddiasıyla açılmış bir dava da bulunmadığı halde taşınmazın fen bilirkişi raporunda (F1) ve (H) harfleri ile gösterilen bölümlerinin orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesi doğru değildir. Davacı ..."ın davası ise fen bilirkişi raporunda (A2), (B2) ve (E) harfleri ile gösterilen kısımlar yönünden kabul edilmişse de, 160 ada 3 sayılı parsel içinde kaldığı anlaşılan (E) harfli bölümünün 101 ada 1 sayılı parsel içinde kaldığı varsayılarak hüküm kurulmuştur. Ayrıca çekişmeli 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tutanak aslı dosyaya getirtilmemiştir. Tutanak suretinin incelenmesinden ise taşınmazın kadastro mahkemesinin 2008/8 sayılı dosyasında da davalı olduğu anlaşılmaktadır. Kadastro hâkimleri infaza elverişli doğru sicil oluşturmakla görevli ve yetkilidirler. Aynı parsel hakkında açılmış davaların HMUK"nın 45. maddesi uyarınca birleştirilerek görülmesi zorunludur. Aksi takdirde, infaz kabiliyeti olmayan birbiriyle çelişkili kararlar verilebilecektir. Bu durumda; öncelikle, işbu dava dosyası incelenerek, kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli, kesinleşmişse o dosyalardaki bilirkişi raporlarının sonuçları gözönünde bulundurulmalı, kesinleşmemişse varsa birleştirme hususu düşünülmelidir.
Diğer taraftan mahkemece yapılan orman araştırması da yeterli görülmemiştir. Şöyle ki dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Mahkemece belirtilen şekilde bir inceleme yapılmadığı anlaşılmış olup bu hali ile eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
O halde, öncelikle en eski tarihli ve dava tarihinden geriye doğru 15 - 20 yıl öncesine ait (1990 ila 2000 yıllarına ait) hava fotoğrafları ve bunlardan üretilen memleket haritaları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi, bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarihli ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 tarihli ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 tarihli ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; çekişmeli taşınmazların 6831 sayılı Kanunun 17/1-2. maddeleri karşısındaki durumu araştırılmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma (Medeni Kanunun 713. maddesi, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerindeki) koşulların araştırılması gerekir.
Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazların niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadıkları kesin olarak belirlenip, taşınmazların toprak yapısı incelenmeli, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, imar ve ihya üzerinde durulup bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları HMK’nın 259 ve 261. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, taşınmaz üzerindeki ağaçların yaşı da dikkate alınarak ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar-ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı ve bilimsel verilere dayalı kapsamlı rapor düzenlettirilmeli, ve toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, aynı parsel hakkında açılmış davaların HMUK"nın 45. maddesi uyarınca birleştirilerek görülmesinin zorunlu olduğu düşünülerek, ulaşılacak sonuca göre 3402 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince, çekişmeli taşınmazlar hakkında doğru, açık ve infazı mümkün bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde infazı da mümkün olmayan hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; birleştirilen dosya davacısı Haci Murat Dursun ve davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 09/05/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.