1. Hukuk Dairesi 2013/16396 E. , 2015/1793 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2013
NUMARASI : 2005/176-2013/63
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil veya tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.02.2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat E. K.., davalılar M.. B.. vd.vekili Avukat İ. P.. ile temyiz edilen vekili Avukat geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı M.. Ü.., temyiz edilen davalı N.. Y.. vekili Avukat, davalılar Y.. A.. vd.vekili Avukat gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkin olup, mahkemece, iptal ve tescil isteği bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, mirasbırakan C. Ç..nın maliki olduğu 1616 ada 1 ve 1628 ada 1 parsel sayılı taşınmazların sahte olarak tanzim edilen vekâletname ile vekil davalı Meral tarafından diğer davalılara satış suretiyle temlik edildiğini ileri sürek tapu kayıtlarının iptali ve muris Celalettin adına tesciline, olmadığı taktirde taşınmazların değerinin tespit edilerek tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacının murisi adına tek başına dava açamayacağını, noterde düzenlenen vekâletname ile dava konusu taşınmazların satışının usûlüne uygun yapıldığını, tapu kaydına güvenerek taşınmazları iyi niyetle edindiklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikinin sahte vekâletname kullanılmak suretiyle gerçekleştiği, vekil davalı Meral’in, Ağır Ceza Mahkemesinde bu nedenle yargılanıp mahkum olduğu, davalılar Mücahit ve Halis’in ediniminin iyi niyetli olmadığı, diğer davalıların ise iyi niyetle taşınmazları devraldıkları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; muris C.Ç..’nın Beyoğlu .... Noterliğinde düzenlenen 19.07.2001 tarihli 1120 sayılı vekâletname ile 1616 ada 1 ve 1628 ada 1 parsel sayılı taşınmazlardaki hak ve hisselerini dilediği bedelle ve dilediği kimseye satması bakımından Avukat M.. Ü..’ı vekil tayin ettiği, vekil davalı Meral’in çekişme konusu 1616 ada 1 sayılı parseldeki 1500/6825 pay ile 1628 ada 1 sayılı parseldeki 300/5000 payı 30.07.2001 tarihli akitle davalı Mücahit’e satış suretiyle temlik ettiği 1616 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, ondan da, 1500/6825 payın Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 21.08.2001 tarihli, 2001/882 Esas, 2001/732 Karar sayılı tescil ilamına göre 300/6825’ er payların davalılar R.. B.. ve Y.. A.., 400/6825 payın davalı N.. Y..; 200/6825 payın ise davalı M. B.. adlarına hükmen tescilinin yapıldığı, aynı taşınmazda kalan 300/5000 payın da aynı gün bir sonraki akitle davalı R. Ç.. adına satış suretiyle temlik edildiği, yine davalı Mücahit’in 1628 ada 1 sayılı parseldeki 300/5000 payını da 29.08.2001 tarihli akitle kardeşi davalı Halis’e satış suretiyle temlik ettiği, öte yandan davalı R.. B..’un 1616 ada 1 sayılı parseldeki 300/6825 payını 12.12.2003 tarihli akitle davalı H.. Ç..’e, davalı M. B..’ın da aynı taşınmazdaki 200/6825 payını 30.09.2002 tarihli akitle O. C..’a, ondan da aynı payı 27.10.2003 tarihli akitle davalı N.. A..’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan; muris C. Ç.. terekesine Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 14.12.2010 tarihli, 2010/353 Esas, 2010/1068 Karar sayılı ilamı ile Kezban Koçak’ın mümessil tayin edildiği, kararın 02.03.2011 tarihinde kesinleşmesi üzerine tereke mümessilinin bu sıfatla davayı takip eden vekile veklet^name vermek suretiyle davaya devam edildiği görülmektedir.
Diğer taraftan; Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 21.02.2007 tarihli, 2005/713 Esas, 2007/42 Karar sayılı ilamı ile, müdahil S.. Ç..’nın şikayeti üzerine sanık M.. Ü.. hakkında Kadıköy C.Başsavcılığı’nın 11.08.2005 tarihli iddianamesi ile, muris C. Ç..’ya ait 1628 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki payı ele geçirmek için Beyoğlu ... Noterliğinde 19.07.2001 tarihli, 11120 yevmiyeli sahte vekâletnameye dayanarak taşınmaz payını M.. B..’a satarak maddi menfaat temin etmekten kamu davası açılması üzerine, mahkemece, avukat olan sanığın diğer hazırlık soruşturması yürütülen sanıklarla bir araya gelerek sahte vekâletnameler tanzim edip ölen ya da tapuda malik gözüken kişilerin yerine başkalarını geçirerek sahte nüfus cüzdanı ve sahte belgeler ile satış vekâletini alıp daha sonra bulunan müşterilere avukatlık mesleğinin verdiği güvenle 1616 ada 1 ve 1628 ada 1 parselin birlikte hareket ettiği kişilerden birini C. Ç..gibi göstererek Beyoğlu .... Noterliğinden 19.07.2001 tarihinde 11120 yevmiyeli arazi satışı için vekâletname çıkarttığı, taşınmazı Mücahit ve H.. B..’a devrettiği, sanığın bu şekilde 2 ayrı taşınmazın daha satışını sağladığı, muris Celalettin’in vekâletname ve satış tarihlerinde Almanya’da olup, daha sonra orada öldüğü, başka bir kişinin nüfus cüzdanına murisin kimlik bilgilerinin yazıldığı, sanığın birlikte hareket ettiği kişilerin belirlenmesi için 2005/13973 esasta soruşturmanın devam ettiği, resmi belgede sahtecilik ve avukatlık görevini kötüye kullanmak suçlarını işlediği gerekçesiyle her iki suçtan mahkumiyetine karar verildiği, Yargıtay 11. Ceza Dairesince görevi kötüye kullanmak suçundan dava zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, sahtecilik suçundan ise mahkumiyet kararının 05.03.2012 tarihinde onandığı, anılan kararın kesinleştiğinin eldeki hükmün gerekçesinde belirtildiği dosya kapsamı ile sabittir.
Öyleyse, çekişme konusu taşınmazlardaki muris Celalettin’e ait payların sahte vekâletname ile ilk el olan davalı Mücahit’e temlik edildiği, ondan 1628 ada 1 parsel sayılı taşınmazda pay devralan kardeşi davalı Halis’in de sahteciliği bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu belirlenmek suretiyle davalılar Mücahit ve Halis bakımından ve 1628 ada 1 parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalılar Meral, Mücahit ve Halis’in temyizi itirazları yerinde değildir. Reddi ile hükmün bu hususlar yönünden ONANMASINA.
Davacıların temyiz itirazlarına gelince; hemen belirtmek gerekir ki, dava konusu 1616 ada 1 parsel sayılı taşınmazda pay edinen ikinci ve üçüncü el konumunda bulunan diğer davalıların sahteciliği bilen ve bilmesi gerekli olan konumunda bulunmadıklarının anlaşılması halinde Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan istifade edecekleri kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtidihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olgular dikkate alındığında, dava konusu 1616 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1500/6825 payının ilk el olan davalı Mücahit’e sahte vekâletname kullanılmak suretiyle 30.07.2001 tarihinde temlik edildiği, ardından davalılar N.. Y.., M. B.., R.. B.. ve Y.. A..’nın 06-07-13-14.08.2001 tarihli vekâletnameler ile şimdiki vekilleri de olan Av. A. A..Ant’ı vekil kılmak suretiyle 19.08.2001 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açtıkları, davalı Mücahit’in davayı kabulü üzerine 21.08.2001 tarihinde (üç gün içinde) davanın kabulüne karar verildiği, böylece Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.08.2001 tarihli, 2001/882 Esas, 2001/732 Karar sayılı tescil ilamının alındığı, aynı gün temyiz edilmeyerek kararın kesinleştirildiği, anılan davacıların 23.08.2001 tarihinde tapu müdürlüğüne tescil ilamını ibraz edip adlarına tescili sağladıkları, ardından davalılar H.. Ç.. ve N.. A..’a aynı taşınmazda pay satışları yapıldığı açıktır.
Dosya kapsamı, davalıların savunması ve tanık beyanları ile, davalılar Mücahit ve Halis’in dava konusu 1616 ada 1 sayılı parselin bulunduğu .... mahallesi muhtarı ve aynı zamanda emlakçılık yapan A.. B..’ın kardeşleri oldukları, diğer son kayıt maliki davalılar N.. Y.., Y.. A.., H.. Ç.., N.. A..’ın ve R. Ç..’ın anılan taşınmazın bulunduğu mahallede oturan ve taşınmaza komşu olan, çoğunluğu esnaf bulunan kişiler oldukları, tescile konu mahkeme ilamının alınmasında birlikte hareket ettikleri, kanunu dolanmak için tescil ilamının alındığı, bütün bu anlatılan süreç gözetildiğinde kayıt maliki davalıların birbirlerini tanıyan, en azından bilen ve bilmesi gereken kişiler konumunda bulundukları, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi anlamında iyi niyetle taşınmaz payı edinen kişiler olarak kabul edilemeyecekleri açıktır.
Hâl böyle olunca; 1616 ada 1 parsel sayılı taşınmaz bakımından da dava konusu edilen paylar dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 1.100.00."er-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 10.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.