3. Hukuk Dairesi 2018/3187 E. , 2018/5538 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet eşyasının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; evliliği boyunca davalı eşinden şiddet gördüğünü, düğünde takılan 10 adet 2 ayar burma bilezik ve 5 adet çeyrek altının zorla davalı tarafından elinden alınıp davacının annesinin üzerine arsa alındığını ileri sürerek ziynet eşyalarının iadesini talep ve dava etmiştir.Davalı; davacının altınları satmaya razı olmadığını, müşterek evden giderken takılan altınları yanında götürdüğünü savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; ziynet eşyalarının rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen nev"iden olduğu, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesinin mümkün olduğu, davacının ziynet eşyasının varlığını ve bunların elinden zorla alınarak bozdurulduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kişisel eşyanın iadesi istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur.Somut olayda davacı kadının iddiası, düğünde takılan bileziklerinin rızası olmaksızın davalı tarafından bozdurulduğu ve iade edilmediği, davalının savunması ziynetleri davacının müşterek evden giderken götürdüğü yönündedir.Eldeki davada, davacı bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olup, davacı tanıkları ... ve ... ’ın bu iddiasını destekleyen beyanları ile bileziklerinin rızası olmaksızın bozdurulduğunu, iade edilmediğini ve şiddet görerek yanında ziynetleri olmaksızın evden ayrıldığını kanıtlamıştır.Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanığın gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. O halde, tanıkların sözlerine değer vermek gerekir. Buna göre davacı kadının, bileziklerinin harcandığı ve iade edilmediği yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır. Davalı, davacı kadının bunları iade edilmemek üzere rıza ile verdiğini kanıtlayamamıştır.O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, davacı tarafça varlığı ve bozdurularak harcandığı ispatlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.