20. Hukuk Dairesi 2015/15523 E. , 2017/4302 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne izafeten Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekilinin 01/08/2013 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ... ili, ... ilçesi, ...mahallesinde 6168 ada ve 8 sayılı parselde kain ve tapu kayıtlarında 406 m² olarak kaydedilmiş arsayı 01/03/2006 tarihinde 26.500.-TL bedel ödeyerek aldığını, ... Belediyesi Emlak Tahakkuk Şefliğince düzenlenen beyanname, ... İmar durumu gösterir belge ve son olarak 21/06/2013 tarihinde müvekkil tarafından ... Tapu Müdürlüğüne başvurarak teyit için almış olduğu taşınmaza ait tapu kaydı belgesinde de arsanın halen 406 m² olduğunun görüldüğünü, söz konusu tapu kaydına dayanarak belediyenin bugüne kadar tüm harç ve vergileri 406 m² üzerinden tahsil ettiğini, söz konusu gayrimenkulü müfrez bağ olarak aldığını, zamanla parselde evlerin inşası ve yerleşim başladıktan sonra 406 m² arsada 2012 yılında kendisine ait konut inşa etmek istediğini, yaptırdığı ölçümlerde arsanın tapuda bulunan kaydın aksine 346 m² olduğunun tespit edildiğini, yaptığı araştırmada "6168 ada ve 7 sayılı parselde bulunan bitişik arsanın" maliki tarafından ölçüm yapıldığını, eksik olduğunu görerek ... Kadastro Müdürlüğü ile yazışma yaptığı ve 01/06/2005 tarihle verilen cevap yazısında "Müdürlüğümüzce yapılan incelemede söz konusu 6168 ada ve 7 sayılı parselin tapu alanının 397 m² iken, ... Belediyesi İmar İdare Heyetinin 24/06/1958 tarih ve 452 sayılı kararı ile onaylanan 37200 nolu plan gereği 59 m²"sinin yola terk edildiği, alanın 338 m² olarak kaldığı, ancak bu kararın tapu müdürlüğünce uygulanmadığını öğrendiğini, müvekkilinin arsasının halen tapudaki kayıtlarda 406 m² olarak görüldüğünü, şifaen elde edilen 24/06/1958 tarihli ve 452 sayılı karar da ise kendisine ait 6168 ada 8 sayılı parselin 346 m²"ye indirildiği görülmekte olduğunu, müvekkilinin T.C. vatandaşı olarak "Devletin güvencesinde ve sorumluluğunda olan tapu resmi kayıtlarında 406 m² olarak gördüğü arsayı hiçbir kuşku ve kaygı duymadan tapu kaydına güvenerek aldığını, satın aldığı dönemde bağ vasfında olan gayrimenkul o tarihten sonra bölgedeki gayrimenkuller hızla değer kazandığını, müvekkilinin ise o oranda zarara uğradığının belirterek, arsanın 60 m²"sine tekabül eden rayiç bedel üzerinden şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 500.00.- TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline ve arsanın 346 m² olarak görünmesi nedeniyle müvekkilinden şimdiye kadar alınan fazla harç ve vergilerin geri alınmasına ve tapu kaydının düzeltilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; 1) Davalı ... Belediyesi hakkında açılan davanın kabulüne, 451,90.- TL"nin 50,00 TL"sinin dava tarihi olan 01/08/2013, bakiyesinin ıslah tarihi olan 24/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... Belediyesinden tahsili ile davacıya ödenmesine,
2) Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü"ne izafeten) aleyhine açılan davanın kabulüne, 49.500,00.-TL"nin 450,00.-TL"sinin dava tarihi olan 01/08/2013, bakiyesinin ıslah tarihi olan 24/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne izafeten)"den tahsili ile davacıya ödenmesine, 6168 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 406 m² olan yüzölçümünün 346 m² olarak düzeltilmesine karar verilmiş, hüküm Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne izafeten Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Tapu Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de, Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK.2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtay"ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne izafeten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne izafeten Bayındırlık ve İskan Bakanlığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 11/05/2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.