1. Hukuk Dairesi 2014/3045 E. , 2015/2030 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GAZİANTEP 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2013
NUMARASI : 2012/683-2013/543
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, eski hale getirme mümkün olmazsa arsa bedelinin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım, mümkün olmadığı takdirde elatılan arsa bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden paydaşı olduğu 55 ada 5 parsel sayılı taşınmaza davalıların yapılaşmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmalarının önlenmesine, yıkım suretiyle taşınmazın teslimine, mümkün olmadığı takdirde elatılan ve kullanılamaz halen getirilen arsa bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 10.07.2013 tarihli dilekçesi ile; davalı S.. Ö.. yönünden davasından feragat ettiğini bildirmiş, öte yandan yine aynı dilekçe ile davalı Cuma yönünden dava değerini 28.440,00.-TL"ye yükselterek ıslah ettiğini beyan etmiştir.
Davalı C.. Ç.., dava konusu taşınmazda davacı ile birlikte paydaş olduklarını, aralarında taşınmazı fiili olarak paylaştıklarını ve kendisine isabet eden bölüme ev yaptığını, davacıya isabet eden bölüme müdahalesinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, yine savunma yolu ile müdahalesinin saptanması halinde ise temliken tescile karar verilmesini talep etmiş, Davalı S.. Ö.. ise, davacı taşınmazına herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı Sıtkı yönünden davadan feragat edilmesi sebebi ile davanın reddine, diğer davalı yönünden ise, çekişme konusu taşınmazda tarafların paydaş oldukları ve kullanım alanını belirlemedikleri, davalının payına 158 m2 yer isabet ettiği ve davalının 138,68 m2 alana yapılaştığı, dolayısıyla davacının payına müdahalesinin olmadığı, bu hususun davacı yönünden külfet oluşturması halinde ise ortaklığın giderilmesi davası başta olmak üzere başka çarelere başvurması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından, davalı C.. Ç.. hakkında verilen hükme hasren temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; arsa vasıflı davaya konu 55 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ½ payının davacı adına, ½ payının ise davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Öte yandan; Türk Medeni Kanunu"nun 692. maddesinde düzenlendiği üzere "Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan işlere girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması oybirliği ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça bütün paydaşların kabulüne bağlıdır.
Somut olaya gelince; mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişilerce düzenlenen rapor içeriklerine göre; davalının, 316 m2 olan dava konusu taşınmazın 129,46 m2"si üzerine komşu 3 ve 4 nolu parsellere de taşkın olacak şekilde bina yaptığı, kalan bölümü de bahçe olarak kullandığı anlaşılmaktadır.
O halde; tapuda arsa vasfı ile kayıtlı olan çekişme konusu taşınmazda taraflar arasında fiili bir kullanma biçiminin oluşmadığı, davacının kullandığı ve kullanabileceği bölümün bulunmadığı, diğer bir söyleyişle; davalının, keşfen belirlenen tasarruf şeklinin, davacının çekişmeli taşınmazdaki mülkiyet hakkını kısıtladığı, davacının kullanabileceği bir yerin kalmadığı ve taşınmazdan yararlanamadığı, davalının taşınmazın büyük bir bölümüne bina yaparak ve bunu yaparken de diğer davacı paydaşın oyuna müracaat etmeyerek taşınmazın kullanma amacını, yani özgülendiği amacı Türk Medeni Kanununun 692/1. maddesi hükmüne aykırı olacak şekilde değiştirdiği açıktır. Böyle bir davranışın yasal korunmaya mazhar olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca; davacının, dava dilekçesinde terditli talepte bulunarak, elatmanın önlenmesi ve yıkım, mümkün olmadığı takdirde elatılan bölümün arsa bedelinin tahsili talebinde bulunduğu, teknik bilirkişilerce davacının payının arsa değerinin 28.440.00.-TL olarak belirlenmesi üzerine davacının yargılama sırasında 10.07.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı C.. Ç.. yönünden dava değerini 28.440,00.-TL"ye yükselterek bu miktar üzerinden harç ikmali yaptığı da gözetilerek, öncelikle davacının talebini, terditli isteği olan arsa bedelinin tahsiline hasredip hasretmediğinin şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, elatmanın önlenmesi, yıkım, mümkün olmaz ise arsa bedelinin tahsilinin talep edildiğinin belirlenmesi halinde, davacının payına vaki elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.