Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/16268
Karar No: 2018/6077
Karar Tarihi: 30.05.2018

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/16268 Esas 2018/6077 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2017/16268 E.  ,  2018/6077 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı vekili, davacının, davalı ... ile imzaladığı 31.12.1996 tarihli sözleşme ile 2871 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazları satın aldığını, sözleşme gereği satış bedelinin % 20 si olan 908,20 TL nin peşin, geri kalan 3.632,80 TL nin ise 12 eşit taksitte davalıya ödendiğini, bu sırada müvekkilinin davalı tarafından talep edilen yönetim aidatı ve su kullanım bedellerini de ödediğini, ancak davalının sözleşme konusu taşınmazları 01.07.2009 tarihinde 3. kişiye tapuda devrettiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, satış bedeli olarak ödenilen toplam 4.541 TL nin denkleştirici adalet ilkesi gereğince ödeme tarihindeki alım gücünün tespiti ile şimdilik 5.500 TL nin ve ayrıca davalıya yönetim aidatı ve su kullanım bedeli olarak ödenilen toplam 4.500 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, esas yönünden ise davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine mevzuat gereğince yapılan arsa tahsisinin yönetim kurulu tarafından iptal edildiğini, bu süreçte müvekkili kurumu zarara uğratan davacının satış bedelinin ve davacıya arsa tahsis edilmesi nedeniyle yasal olarak zorunlu olarak alınan yönetim aidatı ve su bedelinin iadesini talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; sözleşmenin ifasının taşınmazların 3. kişiye satışı ile imkansız hale geldiği, bu tarihten sonra davalıya yaptığı ödemeleri kesen davacının ifanın imkansız hale geldiğini satış tarihi veya kısa bir süre sonra öğrenmiş olduğu, davanın ise sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkının öğrenildiği tarihten itibaren yasal süre geçtikten sonra açıldığı gerekçe gösterilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen hüküm; davacının temyiz talebi üzerine Dairemizin 30.01.2014 günlü ve 2013/17160 E. 2014/1338 K. sayılı ilamı ile “...Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir (MK md.706, BK md 213, Tapu kanunu md 26 ve Noterlik Kanunu md 60). O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda, taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Haricen taşınmaz satışına ilişkin sözleşmelerde, 07.06.1939 tarih ve 1936/31 Esas 1939/47 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, Borçlar Kanunun 61 ve 66.maddelerindeki zaman aşımı uygulanmaz. Aynı kanunun 125.maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı uygulanır. Taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan BK 125.maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir.Taraflar arasında haricen aktolunan gayrimenkul satış sözleşmesinin 31.12.1996 Tarihli olduğu, davanın ise 07.12.2012"de açıldığı nazara alınarak; sonuç itibariyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, davacı tarafından temyiz olunan hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.Davacının karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Dairemizin 09.06.2014 tarihli 2014/9401 Esas, 2014/9228 Karar sayılı ilamı ile .."Somut olayda; taraflarca imzalanan 31.12.1996 tarihli sözleşme resmi biçimde yapılmadığından geçersiz olup, davacı, geçersiz sözleşmeye dayanarak ödediği bedelin tahsilini istemektedir. Bu durumda, 7.6.1939 günlü ve 1936/31 esas 1939/47 karar sayılı içtihadı birleştirme kararında açıklandığı üzere, BK. nun 66. (TBK. nun 82.) maddesindeki zamanaşımı süresi uygulanmaz. Aynı kanunun 125. (TBK. nun 146.) maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı ise, ferağdan cayma ve imtina (ifanın imkansız hale gelme) tarihidir.O halde, mahkemece; taşınmaz satış vaadi için taraflarca imzalanmış olan sözleşmenin geçersiz olduğu gözetilerek, ifanın imkansız hale geldiği, davalı idarenin yönetim kurulunca arsa tahsisinin iptaline ilişkin kararın verildiği tarihin tespit edilmesi ve bu tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçip geçmediğinin belirlenmesi suretiyle davalı tarafın zamanaşımı def"inin incelenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle
    hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece, davacının taşınmaz bedeli olarak ödemiş olduğu bedelden talep edebileceği miktarın 54.053,27.-TL, davalı yönetime ödemiş olduğu yönetim aidatı ve su bedeli miktarı toplam 4.500.-TL olduğu belirlenmiş olduğundan, davacının taşınmaz bedeli olarak ödediği 4.541,00.-TL"nin ifanın imkansız hale geldiği 01.07.2009 tarihi itibariyle denkleştirici adalet ilkesi gereği ulaştığı alım gücü olan 54.053,27.-TL"nin 01.07.2009 tarihinden itibaren, yönetim aidatı ve bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    2) Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK"nın 176.maddesinde (HUMK.83.maddesi) ıslah; "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir." olarak tanımlanmıştır.Aynı Kanunun müteakip 177.maddesinde (HUMK.84.maddesi) ise, ıslahın tahkikat bitinceye kadar kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafından dava dilekçesinde satış bedeli olarak ödediği bedelin 5.500, TL fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere talepte bulunulduğu, bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporuna göre dava değerini 48.553,27 TL artırarak 58.553,27 TL olarak ıslahla talep artışı yapıldığı, mahkemece ıslah dilekçesine göre karar verildiği görülmektedir. O halde; mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
    3) Davalının satış bedeline uygulanan faiz başlangıç tarihine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;6098 sayılı Borçlar Kanununun 117.maddesinde "Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır." şeklinde yer alan hüküm gereği temerrüt, usulüne uygun bir ihtar ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir.Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
    Dosyanın incelenmesinde; mahkemece faiz başlangıç tarihinin, taşımazın tapu devir tarihi olan 01.07.2009 olarak belirlendiği, davacının davalıya gönderdiği 16.11.2012 tarihli ihtarnamede taşınmazın devrini talep ettiği aksi durumda ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre davacıya iadesini talep ettiği, söz konusu ihtarnamede davalıdan tapu devri veya ödenen bedelin güncellenmiş tutarının seçimlik olarak talepte bulunduğu, talep için herhangi bir süre ve miktar öngörülmediği, ayrıca ihtarın davalıya tebliğ tarihini gösteren belgenin bulunmadığı görülmekle, davacının davalıyı dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğünü ispat edemediği anlaşıldığından, dava tarihinden itibaren faiz başlatılması gerekirken; yazılı şekilde faiz başlangıcına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    4-Davalının yönetim aidat ve su bedellerine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunun 3/a maddesinde, OSB’lerde, bir işletmenin kurulması için parsel tahsisi veya satışı yapılanlar ile maliki bulunduğu parselde üretimde bulunan veya bulunmayı taahhüt eden kişilerin katılımcı olarak tanımlandığı, 12. maddesinde, yönetim aidatlarının OSB"nin gelirleri arasında olduğu, 16. maddesinde, yönetim aidatları ve hizmetlerin karşılıkları, müteşebbis heyet tarafından arıtma tesisi işletme masrafları hariç parsel büyüklüğüne göre belirleneceği, yönetim kurulunun yıllık bütçesinde belirtilen, bölgenin alt yapı ve müşterek hizmetlerine ait tüm masraflar önceki yıla ait kesinhesap da dikkate alınarak katılımcılar tarafından karşılanacağı, belirtilen hizmetlerden yararlanmadıkları gerekçesi ile yönetim aidatlarının ödenmesinden kaçınılamayacağı, müteşebbis heyetin yönetim aidatı ile ilgili kararları ilam hükmünde olup, ilamların icrasına ilişkin yolla takip edileceği düzenlenmiştir.Dosya kapsamında, davacı tarafından aidatlara ilişkin sunulan belgeler 2006 yılı, 2007, 2008 yıllarına ait olup aylık dönemler halinde düzenlendiği, davacının ödemiş olduğu aidat makbuzlarında hangi taşınmaza ilişkin olduğu yazmadığı, dava konusu taşınmazların tapuda devrinin 2009 yılında gerçekleştiği, davacının tahsis edilen taşınmazları kullanmadığını ileri sürmediği, geçersiz sözleşme gereği ödediklerinin iadesi talep ettiği anlaşılmaktadır.O halde, mahkemece, yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri gereğince, davacının davalı tarafından taşınmaz tahsis edilmesi nedeniyle katılımcı vasfını taşıdığı ve taşınmaz tahsisi nedeniyle zorunlu olarak ödenen yönetim aidat ve su bedellerine yönelik davacının talebinin reddi gerekirken, aksi yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi