21. Hukuk Dairesi 2017/4955 E. , 2017/10221 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : ... 3. İş Mahkemesi
A) Davacı İstemi:
Davacı, 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile yeniden aylık bağlanması ve davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı:
Davalı SGK vekili özetle; davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadıklarının belirlendiğini ileri sürerek tesis edilen işlemin yerinde olduğunu ve davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece Mahkemesince; “....yetkili kişilerce düzenlenen tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, dosyada mevcut tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığı, kurum tutanağının aksinin ispatlanamadığı, kurum işleminin yerinde olduğu sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; eksik inceleme neticesinde hüküm kurulduğunu, yerel mahkemenin iddia ettiği gibi denetim memurlarınca tutulan tutanakların aksinin yazılı delille kanıtlanmak zorunda olmadığını, tarafların boşandıktan sonra farklı adreslerde oturduklarının ve biraraya gelmediklerinin tanık beyanları ve kayıtlarla ispatlandığını beyan ederek, usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesince; “ 6100 sayılı Kanun"un 355. maddesinde yer alan, incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, ancak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde bunun kendiliğinden gözetileceği yönündeki düzenleme çerçevesinde yapılan incelemede, istinaf nedeni yapılan eksikliklerin tespiti yönünden getirtilen kayıtlar ve ilk derece mahkemesince toplanan tüm kanıtların incelenmesi sonucunda, 14.11.2014 tarih 2014/MG-184 sayılı SGK inceleme raporunda adreste 2 nolu dairede oturan ve ismini açıklamadığı belirtilen komşu olarak geçen ..."ın ve Muhtar ..."ün beyanları ve 03.06.2014 ve 07.11.2014 tarihli civar soruşturmaları sonucunda, davacı ile boşandığı eşinin fiili birlikteliği yönünde tutanak düzenlenmiş ise de, davacının boşandıktan sonra oğlu ile birlikte ... ... adresinde oturduğu, üzerine kayıtlı su, elektrik, telefon kayıtlarının bulunduğu, emniyet araştırması sonucu oğlu ve gelini ile birlikte oturduğunun tespit edildiği, adreste 2 nolu dairede oturan ve ismini açıklamadığı belirtilen komşu olarak geçen ..."ın ve Muhtar ..."ün duruşmadaki beyanlarında, davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığını söylemediklerini ifade ettikleri, davacının boşandığı eşinin nüfusta 803 Sok.No:3/7 ... adresinde kayıtlı olduğu ve bu adreste adına kayıtlı elektrik, su abonelikleri bulunduğu gibi, 01.05.2013 tarihinden itibaren aldığı yaşlılık aylığı nedeniyle Kuruma bu adresin bildirildiği, inceleme raporuna dayanak alınan 03.06.2014 ve 07.11.2014 tarihli soruşturma raporlarının sadece denetmen imzası taşıdığı, bilgisine başvurulan ilgili kişilerin kimlik ve imzalarını taşımadığı, bu şekliyle sadece memur tarafından düzenlenmiş olmaları, anılan raporların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesi ile 5510 sayılı Kanun"un 59 ve 100. maddeleri kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabulleri için yeterli olmadığı, istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekilinin dilekçesinde yer verdiği itirazlar kapsamında gerekli bilgi ve belgeler getirtilerek eksikliğin Dairemizce toplanan kanıtlarla duruşma yapılmaksızın giderilmiş olması karşısında, HMK 353/1-b.3. maddesi gereğince yeniden esas hakkında ve davanın kabulü yönünde karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçesiyle
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ... 3.İş Mahkemesi"nin 10.11.2016 tarih, 2015/109 Esas, ve 2016/246 Karar numaralı hükmünün, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-)Davanın KABULÜNE, Davalı Kurumun 16.12.2014 tarih ve 18.563.887 sayılı borç bildirim belgesinin ve aylık kesme işleminin iptaline, davacıya vefat eden eski eşinden dolayı aldığı ölüm aylıklarının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanmasına, karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Davalı SGK vekilince; “ Denetmen raporu ayrıntılı ve yerinde denetime dayalıdır. Aksi ispatlanamamıştır.” gerekçeleriyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını, yerel mahkeme kararının onanmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile yeniden aylık bağlanması ve davalı kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda ; davacı Meliha Kaptı’nın 19/11/2008 tarihinde 2. eşi ...’den boşandığı, 20/02/1997 tarihinde vefat eden ilk eşinden dolayı ölüm aylığı bağlandığı, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 14/11/2014 tarih ve MG/184 sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylıklarının kesildiği, borç dönemine ilişkin dosyada bilgi olmadığı , davacı tarafından sunulmuş borç bildirim belgesinin olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca; 14/11/2014 tarih ve MG/184 sayılı denetmen raporunda; Alo-170 hattına yapılan vatandaş bilgileri gizli ihbarda ... ve ..." nin “... ...” adresinde ..." nın ilk eşinden dolayı Kurumumuzdan ölüm aylığı almak amacı ile ..." den boşandığı ve birlikte yaşadıklarının ihbar edildiği, 03.06.2014 tarihinde ifadesine başvurulan Alaybey Mahallesi Muhtarı ...’ün ; " Bana sormuş olduğunuz bu şahıslar 805 Sk. No:59/5" te oturmaktadırlar. ..." in ne iş yaptığını bilmiyorum" dediği, ... adresinde bulunan apartmanda yapılan civar soruşturmasında 2 nolu dairede ikamet eden ve adını vermekten imtina eden bayan tarafından ... ’ nın bir fabrikada çalıştığı, eşi ... ile birlikte 5 nolu dairede ikamet ettiklerinin beyan edildiği, 07.11.2014 tarihinde 803 Sokak No:3 ... adresine gidilerek
apartmanda ikamet eden bayanın; 5-6 yıl kadar önce binaya ... ile aynı zamanda taşındıklarını, ..." nın halen bir fabrikada çalıştığını , kocasının ne iş yaptığını bilmediğini, ... ve eşinin halen birlikte yaşadıklarını beyan ettiği, denetmence abonelik araştırması yapıldığı, ortak adreslerinin olduğunun tespit edildiği, denetmence birlikte yaşadıkları kanaatine varıldığı görülmüştür.
Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen raporun içeriği, davacı ve eşinin 2007-2010 arası yapılan seçimlerde aynı okul ve sandıkta peş peşe kayıtlı olmaları, tutanak tanığı ...’ün denetmene verdiği ifadesini Mahkemede nedensiz değiştirmesini izah edememesi, tutanak tanığı ...’nın Mahkemede birlikte yaşama olgusunu doğrulayan beyanda bulunması ile tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
O halde, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın KABULÜNE karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
G)SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.