21. Hukuk Dairesi 2017/1 E. , 2017/10310 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, ... Vek. Av. ... ile davalı ... Vek. Av. ... aralarındaki tespit davası hakkında ... 6. İş Mahkemesince verilen 04/04/2016 gün ve 2016/16-2016/92 sayılı kararın Onanmasına ilişkin Dairemizin 21/11/2016 gün ve 2016/12353-2016/14394 sayılı ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde maddi hatanın düzeltilmesi yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
İstek, nitelikçe maddi hatanın düzeltilmesi istemine ilişkindir.
İş mahkemelerinden verilen kararlar ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu bulunmamaktadır. Ne var ki, Yargıtay onama ve bozma kararlarında maddi yanılgı bulunması halinde usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, giderek maddi yanılgının düzeltilmesi gerektiği Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş içtihatlarındandır.
Dava 4447 sayılı kanunun geçici 10. Maddesi ile getirilen sosyal sigorta prim teşvikinden yararlanma hakkının bulunduğunun tespitine ve bunu reddeden kurum cevabının ortadan kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, pasif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunun geçici 10. maddesinde düzenlenen prim teşviği uygulaması 6111 s. Kanunun 74.maddesi ile eklenmiş olup 01/03/2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 s. Kanun"un 81/1-(ı) bendinde düzenlenen prim teşviği ise, 5763 s. Kanun"un 24.maddesi ile eklenmiş olup 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık, davacı şirketin, 6111 sayılı Kanun ile 4447 s. İşsizlik Sigortası Kanunu’na eklenen Geçici 10. madde hükümlerine dayanarak, geçmiş dönemlere ilişkin olarak aylık prim uygulamasını düzelterek 6111 sayılı kanuna dayalı sigorta prim teşvikinden yararlanmak için yapılan başvurunun, Davalı Kurum tarafından 22.12.2015 tarih ve 2015/10 sayılı İç Genelgesi gerekçe gösterilerek red edilmesi nedeniyle, davalı Kurum kararının ortadan kaldırılması ile davacı şirketin anılan yasa ve yönetmelik hükümleri çerçevesinde ilgili sigorta prim teşviki uygulamasından geçmiş dönemler bakımından yararlanma hakkı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, her ne kadar özel bir yasa ile düzenleme getirilmişse de, bu yasadan yararlanma şartlarını belirleme ve bu hususta işlem tesis etme yetkisi Kuruma bırakılmış olup, teşvik başvurusunun reddi ile Kurum yeni bir muaraza çıkartmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilip davacı işverenin prim teşvikinden yararlanma hakkına sahip olup olmadığı hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile pasif husumet (davalı sıfatı) yokluğundan davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Ne var ki, ... 6. İş Mahkemesinin 04.04.2016 gün ve Esas:2016/16, K:2016/92 sayılı kararı, maddi hata sonucu Dairemizin 21.11.2016 gün ve E:2016/12353, K:2016/14394 sayılı kararı ile onanmıştır. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan maddi hata istemi kabul edilmeli, Dairemizin 21.11.2016 gün ve E:2016/12353, K:2016/14394 sayılı onama ilamı kaldırılarak, mahkemenin 04.04.2016 gün ve Esas:2016/16, K:2016/92 sayılı kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların maddi hata isteminin kabulüyle, Dairemizin 21.11.2016 gün ve E:2016/12353, K:2016/14394 sayılı onama ilamının kaldırılmasına, ... 6. İş Mahkemesinin 04.04.2016 gün ve Esas:2016/16, K:2016/92 sayılı kararının yukarıdaki şekilde BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.12.2017 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, 4447 sayılı kanunun geçici 10. Maddesi ile getirilen sosyal sigorta prim teşvikinden yararlanma hakkının bulunduğunun tespitine ve bunu reddeden kurum cevabının ortadan kaldırılmasına dair olup, davanın reddine ilişkin verilen karar Dairemizce 21.11.2016 tarih 2016/12353-14394 E-K sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş ve yerel mahkemece hükmün 21.11.2016 tarihinde kesinleştiğine dair kesinleşme şerhi düşülmüştür.
Bu defa Dairemizin sayın çoğunluğu tarafından onamanın maddi hataya dayalı olduğundan söz edilerek mahkeme kararı bozulmuştur.
09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması ile bozma kapsamı dışında başka bir karar vermesi artık olanaksızdır. Doktrin ve yargıda oybirliği ile kabul edildiği üzere usuli müttesep hak olarak tanımlanan bu husus hukukun temel ve vazgeçilmez ana kurallarındandır. Bunun istisnaları yargılama sırasında olaya uygulanan yasa hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi veya yeni bir yasa çıkmalıdır. Yine doktrin ve uygulamada kamu düzenine ilişkin olduğu için görev ile ilgili konularda da usuli müktesep hak doğmayacağı belirtilmektedir. Buna karşılık, Yargıtay açıkça görev itirazını redederek hükmün başka bir sebepten bozmuş veya Yargıtay görev nedeniyle kararı bozmuş ve mahkemece bozma kararına uyulmuş ise yine karşı taraf yararına usuli müktesep hak doğmayacağı kabul edilmektedir. (Prf. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altına Bası Cilt V. Sh.4787, yine HGK"nun 18.6.1997 3/299-562 sayılı kararı).
Maddi hata kavramına gelince; yukarıda sözü edilen usuli müktesep hakkı ortadan kaldıracak bir maddi hatadan söz edebilmek için, Yargıtay Dairesince verilen sonucun her türlü değer yargısının dışında hiçbir surette aksi yorumlanamayacak tartışmasız ve açık yanılgı olmalıdır. Yine HGK"nun 19/09/2012 gün ve 2012/6-338,2012/586 sayılı kararında da,maddi yanılgı kavramından amacın, hukuksal değerlendirme ve denetim dışında tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, hernasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün olmadığı açık yanılgı olduğu belirtilmiştir.
Sayın çoğunluk tarafından, emsal bir dosyada H.G.K"dan farklı karar çıkması maddi hata olarak kabul edilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, sözü edilen karar oyçokluğu ile çıkmıştır. Yani Dairemizin ilk bozmasının yerinde olduğu da savunulmuş ve oybirliği sağlanamamıştır. Diğer yandan aynı konularla ilgili HGK"dan kısa sürelerde farklı kararlar çıktığı bir gerçektir.
Bu durumda HGK"ndan çıkan bir karara atıf yapılarak maddi hata ve dolayısıyla davalı lehine doğan usuli müktesep hakkın ortadan kaldırılamayacağı çok açıktır. Aksi halde hukuk güvenliği ve müktesep hak kavramı önemli ölçüde zedelenecektir.
Öyle olunca mahkemece Dairemizin onama kararı ile karşı tarafın lehine müktesep hak oluşmuştur. Maddi hata telebinin reddi gerekirken, aksi yöndeki sayın çoğunluk kararına katılamıyorum.
...
Muhalif Üye