4. Hukuk Dairesi 2015/6508 E. , 2016/6206 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 14/06/2001 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Diğer temyiz itirazına gelince;
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından; ... İlçesi Sanayi Üstü Mevkiinde tuğla fabrikası sahibi ve işletmecileri olan davalıların, fabrikalarında kullanmak üzere olay mahallinden toprak aldıkları ve bu şekilde çukurların oluştuğu, olayın meydana geldiği ve davalıların kullandığı parsellerin kesişme noktasında yer alan beş metre derinliğindeki çukurun su ile dolması sonucu gölet haline geldiği, çukur etrafında herhangi bir güvenlik önleminin alınmadığı, gölete giren davacıların desteği ile dava dışı çocuğun boğularak vefat ettikleri, davalılar hakkında Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/214 esas sayılı dosyası üzerinden dikkatsizlik ve tedbirsizlik ile ölüme sebebiyet vermek suçundan kamu davası açıldığı ve mahkumiyetlerine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, vefat eden çocuğun anne, baba ve kardeşleri olup ölüm olayı nedeniyle destek tazminatı, cenaze ve defin gideri ile manevi tazminat isteminde bulunmuşlar, maddi tazminat miktarının hesabına ilişkin 04/01/2011 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda 07/09/2011 tarihinde davalarını ıslah etmişlerdir.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlar ve ıslah ile arttırılan istem yönünden süresinde zamanaşımı defini ileri sürmüşlerdir.
Mahkemece, meydana gelen ölüm olayında davalıların kusurlu olduğu, davacıların maddi ve manevi zarara uğradıkları, ıslahın ayrı bir dava olmadığı, dava açılmakla zamanaşımının kesileceği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK."nın 133. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım için kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Nitekim 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
Aynı Kanun"un 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
6100 sayılı Kanun"un hazırlanması sırasında görev alan Prof. ...., Prof. ...ve Prof.... tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir...” şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK"nın önceki içtihatları gibi yeni HMK"da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu ölüm olayı 14/06/2001 tarihinde meydana gelmiş, ilk dava 04/10/2001 tarihinde açılmış, ıslah dilekçesi ise 07/09/2011 tarihinde verilmiştir.
Şu durumda ıslah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 60. maddesinde düzenleme altına alınan 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 455/2 ve 102. maddeleri uyarınca olayın bağlı olduğu 10 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi geçmiştir.
Davalılar tarafından ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def"i ileri sürüldüğüne göre; ıslah ile arttırılan istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalıların diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/05/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
İnceleme yapan Dairemiz davaya konu olan ölüm olayının 14/06/2001 yılında meydana geldiğini, ilk davanın 04/10/2001 yılında açıldığı, ıslah dilekçesinin ise 07/09/2011 tarihinde verildiğini gerekçe göstererek 818 sayılı Kanun"un 60. maddesinde düzenlenen 1 ve 10 yıllık sürelerin geçtiğni kabul ederek ıslah edilen kısım hakkında istemin zamanaşımından reddi gerektiğini bildirerek hükmü bozmuştur.
TBK 154 maddesi dava açılmakla zamanaşımının kesileceğine amirdir. Somut olayda davacı 04/10/2001 tarihinde eldeki kısmi davayı açmış olduğundan zamanaşımı kesilmiştir. Islah ise bir usul muamelesidir. Davacının yapmış olduğu işlem davanın kısmen ıslahıdır. Bu nedenle ıslah durumunda ilk dava dilekçesiyle zamanaşımı kesilmiş olduğundan artık ıslaha karşı zamanaşımı def"inde bulunulamaz. Çünkü ıslah karşı tarafın muvafakatına gerek duyulmadan yapılır. Islah işleminin "ek dava" olarak kabul edilmesi de mümkün değildir.
Yukarıdaki nedenlerle çoğunluğun görüşüne katılmamız mümkün olmadığından kararın (2) no"lu bendine katılmıyoruz.05/05/2016