4. Hukuk Dairesi 2016/3796 E. , 2016/6344 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 04/12/2006 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen dava yönünden istemin kabulüne karar verilmiş; karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının askerlik görevini yaparken tedbirsiz ve dikkatsizce davranarak silah arkadaşının ölümüne sebebiyet verdiğini bunun üzerine müteveffanın ailesine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararı gereği manevi tazminat ödendiği ayrıca 2330 sayılı Kanun kapsamında da ödemeler yapıldığını belirterek yapılan ödemelerin davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı,davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiştir.
a) Asıl dava yönünden; Davacı, müteselsil sorumlu sıfatı ile üçüncü kişiye ödediği paranın halefiyet esasınca rücuen tahsilini istediğine ve davalı önceki davada davalı olarak yer almadığına göre iadenin kapsamı, davacının mahkum olup ödediği para, bu paranın kendisi hakkındaki davada verilen hükmün kesinleşmesine kadar işleyecek faizi, önceki davada hükmedilen avukatlık ücreti ve yargılama giderleri toplamından davalının payına düşen kısmıdır. Kendi kusurlu davranışı ile işin icraya düşmesine yol açan davacı, bu ihmali nedeniyle yapılmış olan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürede işleyecek faizi isteyemez. Çünkü sözü edilen giderlerle davalının eylemi arasında uygun sebep sonuç bağı yoktur. Mahkemece yapılacak iş, icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra işlemiş olan faize ilişkin istek bölümünün hesaplanıp reddine karar vermekten ibarettir. Bu ilkelere aykırı düşüncelerle istemin tümünün hüküm altına alınmış olması doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
b) Birleşen dava yönünden;... Genel Komutanlığı Nakti Tazminat Komisyonu 31/01/2005 gün ve 2005/7 sayılı kararı ile , karar tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının (ek gösterge dahil) 100 katı tutarının iş gücüne engel bulunan her gün için %1 oranında hesaplanarak ödeme yapılmasına karar verilmiş, idare de bu miktarı baz alarak davalıdan ödediği miktarın tazminini talep etmiş ve mahkemece talebe hükmedilmiştir.
Şu durumda, rücunun kapsamının olay tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının 100 katı tutarının iş ve gücüne engel bulunan her gün için %1 oranında yapılacak hesaplama ile belirlenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davacının talebinin kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bu husus bozmayı gerektirmiştir.
c) Asıl ve birleşen dava yönünden; Dava, askerlik hizmeti dolayısıyla verilen zarar nedeni ile müteselsil sorumlu devletin ödediği tutarın, öteki sorumluya rücuuna ilişkindir.
Rücunun amacı, birlikte sorumlular arasında hakkaniyete göre denge kurmaktır. BK’nun 50. maddesi (TBK/62) hakimin takdirini temel almıştır. Anılan madde buyruğuna göre, ilgililerin birbirlerine karşı rücu hakları olup olmadığını ve varsa kapsamını hakim takdir edecektir. Bu madde, her ne kadar birden çok kimselerin ortak kusurlarıyla zarar oluşturmalarını düzenlemiş ise de onu izleyen 51. maddedeki birden çok kişilerin değişik hukuksal nedenlerden sorumluluğunda da belirtilen kural geçerlidir. Öyleyse, çok tipli teselsülde de hakim, rücu kapsamını takdir durumundadır.
Kusur, kapsam belirlemede etkin ise de hakkaniyet de onunla birlikte değerlendirilmesi gereken önemli öğelerdendir. Davalı, Anayasa’nın 72. maddesi gereği, hakkı olan askerlik görevi sırasında kusuru ile zarara yol açmıştır. Hizmetin karşılığında ücret almaması ve bu hizmetin anayasal bir görev niteliğinde olması nedeniyle, tazminatın tamamından sorumlu tutulması, hakkaniyet öğesinin kapsam belirlemede dikkate alınmamış olunması sonucunu doğurur. Şu durumda anılan öğe değerlendirmeye katılarak belirlenen tazminattan belirli bir indirim yapılması gereklidir. Yerel mahkemece açıklanan yönün gözetilmemesi doğru olmadığından karar bu nedenle de bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a-b ve c) sayılı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.