1. Hukuk Dairesi 2013/16773 E. , 2015/2284 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2013
NUMARASI : 2011/553-2013/487
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakan ......ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 155 ada 13 parsel sayılı taşınmazı gelini .......’na, ondan .......’a, ondan da oğlu davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, satışların gerçek olmadığını ileri sürerek muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, murisin ölümünden itibaren 28 yıl geçtiğini, davanın zaman aşımına uğradığını, dava konusu taşınmazın satışlarının gerçek olup muvazaanın söz konusu bulunmadığını, mirasçılardan .......’ın aynı taşınmaz bakımından aynı nedenle açtığını davanın retle sonuçlanıp kararın kesinleştiğini, tapu kaydına güvenerek taşınmazı edindiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz bakımından aynı nedenle mirasçı ....... tarafından açılan davanın Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi uyarınca reddedildiği, devirlerin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.02.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ......ile temyiz edilen vekili Avukat ....... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ...... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, daha önce mirasçı Fatma tarafından açılan Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1987 tarih, 1986/339 esas, 1987/936 karar sayılı kesinleşen ilamının eldeki dava için güçlü delil olacağı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru bulunduğuna göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına ve aşağıda yazılı 3.40.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 17.02.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, tarafların babası olan muris ......ın davaya konu 155 ada 13 nolu parseli, davacıdan mal kaçırmak amacıyla davalının imam nikâhlı eşi olan dava dışı ......."na sattığını, onun da dava dışı ......"a sattığını, bu kişinin ise daha sonra murisin oğlu olan davalıya sattığını tüm temliklerin muvaza nedeniyle geçersiz olduğunu, tapuda resmi şekilde yapılmış bağışın da bulunmadığını iddia ederek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile, miras payı oranında davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı satışların muvazaalı olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece temliklerin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Mahkemenin kararına dayanak yaptığı ve Dairemizin çoğunluğunun onama kararında güçlü delil kabul ettiği ....... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 29.12.1987 gün ve 1986/339 esas 1987/936 karar sayılı kararında davacı farklı kişi olduğundan eldeki bu davada o karar kesin hüküm oluşturmadığı gibi güçlü delil de olmaz. Zira o dava o davanın davacısının sunduğu delillere göre sonuçlandırılır. Eldeki davada ise davacı farklı kişi olup, onun delilleri tartışılarak sonuca gitmek gerekir.
Eldeki davada tarafların iddia ve savunmaları, özellikle davacı tanıklarının beyanları, taşınmaz satış akitleri ile keşif sonucu alınan bilirkişi raporları dikkate alındığında; davaya konu taşınmazın murisin vekili tarafından, davalının imam nikâhlı eşi olan .......na satıldığı, onun da 13.03.1986 tarihinde davalının ve ......."nun arkadaşı olan ........"a sattığı, onun da 27.10.1989 tarihinde murisin oğlu olan davalıya sattığı, taşınmazın her üç satışında da üzerinde ipotek bulunduğu, taşınmazın ilk satıştan öncesinden beri davalının aralıksız olarak kullandığı diğer satın alanların burayı hiç kullanmadıkları anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirlenen vakıalar dikkate alındığında davalı ve önceki diğer satın alanların el ve düşünce birliği içinde hareket ederek muvazaalı işlemlerle gerçekte satış olmayan temlikler yaparak dava konusu yerin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla davalıya devrini sağladıkları sonucuna vararak, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ve bu nedenle kararın bozulması görüşünde olduğumdan çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Üye