3. Hukuk Dairesi 2016/19610 E. , 2018/6317 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, adına kayıtlı olan taşınmazın 1. sınıf kapama bağ olduğunu, badem ağaçları bulunduğunu, elektrik tellerinin kopması nedeni ile yangın çıktığını, delil tespiti yapıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 17.499.26.-TL nin olay tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı, 27/05/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep sonucunu 30.325.50.- TL" ye yükseltmiştir .
Davalı, delil tespitini kabul etmediklerini, yangının değişik nedenlerden çıkmış olabileceğini, illiyet bağının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir .
Mahkemece, 30.325.50.-TL"nin olay tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir .
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Zarar, malvarlığında meydana gelen bir azalmayı yani eksilmeyi ifade eder. Bu eksilme, mal varlığının zarar verici eylemin işlenmesi sonucu içine düştüğü durum ile bu eylem olmasa idi mal varlığının bulunacak olduğu durum arasındaki farktan ibarettir. Nitekim tazminatın amacı da, mal varlığındaki eksilmenin giderilmesi ve onun eski duruma getirilmesinin sağlanmasıdır. Bir başka ifadeyle, tazminat miktarı hiçbir zaman gerçek zararı aşmamalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 8.12.1965 günlü ve 4/219 E. 448 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi, meyveli ağaçların kesilmesinden veya bunların hayatiyetine son verilmesinden doğan zararın ne şekilde hesap edileceği konusunda Borçlar Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda hayatın olağan akışı içerisinde oluşan hukuk kurallarının olaya uygulanması suretiyle adalete uygun bir sonuca ulaşmak gerekir. Meyveli ağaçların yaşamına son verilmesinden doğan zararın, bunların kaim değerinin tespiti suretiyle takdiri gerektiği kökleşen Yargıtay içtihatlarıyla belli olmuştur. Bir ağacın kaim değerini bulmak için uygulanması gereken yöntem ise, ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tespiti ile bu farkın o yerde bulunan ağaç sayısına bölünmesi suretiyle gerçeğe en yakın zararın belirlenmesidir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; yukarıda açıklanan yöntem uygulanmadan, zarar gören 8 adet badem ağacı ile 118 adet bağ teveğinin adet olarak değeri esas alınarak hesaplama yapılmıştır.Rapor, bu haliyle hüküm vermeye yeterli değildir.
O halde mahkemece; yukarıda açıklandığı şekilde bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre karar vermek gerekirken, zarar kapsamının belirlenmesinde gerçek zarar ilkesine uygun olmayan hesaba dayalı bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-) Öte yandan dosya arasında bulunan, delil tespiti sonrasında alınan ziraat bilirkişisi raporuna göre; yangın sebebiyle uğranılan zararın miktarı, (davacının bölüşük kusuru olarak kabul edilen % 15 oranında indirim yapıldıktan sonra) 17 .499.26 .- TL olarak hesaplanmış, yargılama sırasında alınan ziraat bilirkişi raporunda ise, (davacı yine % 15 oranında bölüşük kusurlu kabul edilerek) zararın 30.325.50.-TL olduğu tespit edilmiştir. İki rapor birbiri ile çelişkili olup; mahkemece, 3 kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden yeniden yukarıda açıklandığı şekilde rapor alınarak zarar miktarının belirlenmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4) Elektrik hatlarının bakım ve onarımının düzenli olarak yapılmaması yanında kaçak elektrik kullanımının sürekli artması nedeniyle elektrik hatlarına fazla yüklenilmesi, ürün sahibi kişilerin de olası yangın olaylarına karşı gerekli önlemleri almamaları sonucu yaz aylarında bu şekilde çıkan çok sayıda yangın olduğu anlaşılmaktadır . Davalının da kamu hizmeti gören bir kurum olduğu gözetilerek, Borçlar Yasası’nın 43/1. maddesi (TBK m. 51) gereğince belirlenen zarardan hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre mahkemece uygun tutarda hakkaniyet indirimi yapılması gerekir. Mahkemece, bu yön göz ardı edilerek hüküm kurulması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
5) Dosyada yeralan tapu kaydından davaya konu taşınmazın tamamının davacı ... adına kayıtlı olduğu anlaşıldığı halde ,dosyaya sunulan yangın raporunda yerin sahibinin dava dışı Ahmet Uygur olduğunun belirtilmiş olması karşısında dosyaya doğru yangın raporunun kazandırılarak inceleme yapılması gerekirken bu durumun gözden kaçırılması da doğru bulunmamıştır .
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.