3. Hukuk Dairesi 2017/2457 E. , 2018/6388 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, taraflar arasında 22/03/2011 tarihli rödövans sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği halde davalının sözleşmeyi ihlal ettiğini, davalının mermer sahasının ruhsat sahibi olması nedeniyle gerek Maden İşleri Genel Müdürlüğü nezdinde gerekse ilgili kurumlar nezdinde ruhsat ile ilgili işlemlerin davalı adına yürütülmek zorunda olunduğunu, rödövans sözleşmesi uyarınca davalının, davacı şirket çalışanlarına verdiği vekaletnamelerden, davacı şirket çalışanlarını azlettiğini, mevcut sevk fişlerinin bitmesi sonrasında davalıdan sevk fişi talep edilmiş ise de kötü niyetle sevk fişi vermediğini, bu yüzden üretilen mermerleri sevk edememesi nedeniyle üretimini durdurmak zorunda kaldığını, ihtarname ile davalının rödövans sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini yerine getirmesi ve sevk fişlerini derhal davacı şirkete teslim etmesinin ihtar edildiğini, davalının sevk fişlerini teslim etmemesi nedeniyle mermer sahasında 21/01/2012 tarihi itibariyle çıkarılan mermerlerin sevk edilemediğini ve sonrasında üretimin durdurulduğunu, hali hazırda mermer sahasında sevk edilmeyi bekleyen 1.250 ton mermer stoğunun, dona ve kötü hava koşullarına maruz kalarak kullanılamaz hale geldiğini, kullanılamayacak ve satılamayacak hale gelen stoktaki mermerler nedeniyle davacı şirketin zararının söz konusu olduğunu, üretilecek mermerlerin satışı konusunda sözleşmeler imzaladığını ancak davalının sevk fişi vermemesi nedeniyle satışlarını gerçekleştiremediğinden gelir kaybına uğradığını, mermerlerin satışı için yapılan sözleşmelerin mermerlerin sevk edilmemesi nedeniyle alıcılar tarafından feshedildiğini, yine mermer sahasından yapılacak üretimi gerçekleştirmek için mermer sahasına iş makinelerinin sevk edildiğini, makineleri başka şekilde değerlendirilmesi olanağı olduğu halde davalının sevk fişlerini vereceği umuduyla Mayıs 2012 başına kadar mermer sahasında beklettiğini, bu dönem süresince makinelerin çalıştırılamadığını, makineleri kullanmadan mermer sahasında bulundurduğu Şubat- Mayıs 2012 dönemine ilişkin zararının bulunduğunu, davacı şirketin rödövans sözleşmesi uyarınca ruhsat bedelini ve arazi tahsis bedelini ödemekle yükümlü olup, bu kapsamda davacı şirketin üretim yapılmayan döneme ilişkin 2012 Şubat - Haziran 2012 dönemine ilişkin ruhsat harcı ve arazi tahsis bedeli ödediğini, söz konusu bu ödemeler nedeniyle de zararar uğradığını, ayrıca davacı şirketin davalının sevk fişlerini vereceği beklentisiyle mermer sahasında işçilerini hazır durumda beklettiğini, yine bu dönemde mermer sahası ile ilgili bakım ve onarım masrafları yaptığını, başkaca bir takım masraflarda bulunduğunu, tüm bu masraf ve ödemeler nedeniyle de zarara uğradığını belirterek davalının eylemleri ve rödövans sözleşmesinin ihlali nedeniyle uğranılan zararın tespiti ile fazlaya dair hakları saklı tutularak şimdilik 50.000,00 TL"nin ihtarname tarihi 20/02/2012 tarihinden itibaren işleceyek ticari temerrüt (avans) faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının, izinsiz faaliyette bulunarak ruhsat hukukunu tehlikeye attığını, ruhsat sahasında Maden Kanuna aykırı faaliyeti yanında tehlike yaratacak şekilde de faaliyette bulunduğunu, ocak mühürlendiği halde mühür kırarak faaliyetine devam ettiğini, mevcut ocak yolunun sevkiyatta kullanılmasının can ve mal emniyeti açısından büyük tehlike yarattığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bilirkişi heyetince düzenlenen rapora göre davacı şirketin, 3213 sayılı Maden Kanunun 7.maddesine aykırı olarak gerekli izinler alınmadan işletme faaliyetlerine başlaması, ilgili kurumlar tarafından yapılan uyarılara rağmen üretim faaliyetlerine devam etmesi, gerekli güvenlik önlemlerini alınmayarak can güvenliği yönünden tehlike oluşturması, işyeri mühürlenmesine rağmen faaliyetlere devam etmesi, Orman Bölge Müdürlüğünden gerekli izinleri almayıp ve izin alanı dışına çıkarak 6831 Sayılı Yasaya aykırı hareket etmesi ve yine uygulama yönetmeliğinin 55.maddesine uymaması gibi ilgili yasalara ve rödövans sözleşmesine aykırı davrandığının tespit edildiği, ruhsat iptalini gerektiren 3213 Sayılı Yasanın 7. maddesine aykırı izinsiz faaliyetlerinden dolayı işletmeci davacının haksız olduğu, ruhsatın devamlılığını tehlikeye düşürdüğü yönünde rapor verildiği, bu duruma göre davalı tarafın sözleşmeye aykırı bir davranışı ve sorumluluğunun tespit edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 22/03/2011 tarihli rödövans sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme konu maden sahasının arama ruhsatı ve arama dönemi üretim belgesi süresinin 25/04/2011 tarihinde sona erdiği, 04/08/2011 tarihinde, yürülüğe giriş tarihi 25/04/2011 olan işletme izni ve işletme ruhsatı verildiği görülmektedir. Davacı, sevk fişi verilmemesi nedeniyle 21/01/2012 tarihi itibariyle faaliyetin durdurulduğunu iddia etmiş olup, sevk fişlerinin verilmediği davalının da kabulündedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının gerekli izinleri almadan işletme faaliyetine başladığı, yapılan tespitlerde sahada yapılan üretim faaliyetlerinin kısmen işletme izni dışında ve kullanılan yolun can güvenliği yönünden büyük tehliye oluşturduğunun belirtildiğini, izinsiz çalışmalarına ara vermeyen davacının yazılı uyarına rağmen faaliyetine devam ettiğini, iş yeri mühürlenerek faaliyetinden men edildiği halde mühürü kırarak izinsiz faaliyetine devam ettiğini, Orman Bölge Müdürlüğünden alınacak izin ve taahhütname alınmadan faaliyet sürdürülürken belgenin daha sonra ruhsat sahibi tarafından gerekli ödemesi yapılarak alındığını, 3213 sayılı Kanuna aykırı faaliyetlerin saha tetkik raporunda
belirlendiğini, bu aykırılıkların çoğunlukla ruhsat hukukunu tehlikeye düşüren durumlar olduğunu, davacının sahayı teslim almayarak ve izin alanının dışına çıkarak 6831 sayılı Kanuna da aykırı uygulamalar yaptığı belirtilmiştir. Davacı vekili rapora itirazında, maden sahasında işletmeye başlandığı tarihte her türlü iznin mevcut olduğunu, faaliyet izninin sona erdiği dönemden yeniden izin alınan tarihe kadar maden ocağında herhangi bir çalışma yapılmadığını, orman alanı ile igili bütün harç ve bedellerinin müvekkili tarafından ödendiğini, mevzuat gereği saha tesliminin ancak ruhsat sahibine yapıldığını ancak davalının müvekkili şirket çalışanlarını azlettiğini, bu durumun sevk fişi verilmesine engel bir durum olmadığını, 12/04/2011 tarihli tetkik ve inceleme raporunda maden sahasının işletilmesi ile ilgili olarak yasaya ve ruhsata aykırı bir durum olmadığının belirlendiğini, bu raporun bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda, müvekkilinin faaliyetinin sona erdiği tarihten sonra düzenlenen tetkik ve inceleme raporundan bahsedildiğini beyanla bilirkişi raporuna itiraz edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan rapor, dosya kapsamı ve tarafların iddia ve savunmaları yönünden değerlendirildiğinde hüküm kurmaya yeterli ve Yargıtay denetimine elverişli olmadığı gibi davacı vekili tarafından söz konusu rapora gerekçeleri de belirtmek sureti ile itiraz edilmiş olmasına karşın bu itiraz doğrultusunda bilirkişilerden ek rapor veya yeni bir bilirkişi kurulundan yeni bir rapor alınmaksızın itiraza konu bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulmuştur. Bu nedenle Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları ile davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itirazları dikkate alınmak, taraflar arasında düzenlenen rödövans sözleşmesi hükümleri de değerlendirilmek suretiyle taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.