Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/2307
Karar No: 2017/10744
Karar Tarihi: 18.12.2017

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2017/2307 Esas 2017/10744 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2017/2307 E.  ,  2017/10744 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 3. İş Mahkemesi

    K A R A R

    Davacı İstemi:
    Davacı vekili, 20/12/2010 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya bağlı ... Elektrik Dağıtım AŞ"ye ait iş yerinde hizmet aktiyle çalıştığını, 07/02/2003 tarihinde iş kazası yaşadığını ve omurlarda bulanan L2 kemiği ve belde bulunan L3 kemikleri ile leğen kemiğinin kırıldığını, cismani zararın oluştuğunu, olayın alçak gerilim direğinde bakım çalışması işlemi tamamlandıktan sonra, beton direkten inerken direğe dayalı alüminyum merdivenin kırılması üzerine yere düşme biçiminde meydana geldiğini iddia ederek 1.000,00TL maddi tazminatın davalıdan tahlisini dava etmiş, birleşen dosyada ise davacı vekili 10.000,00TL maddi, 30.000,00TL manevi tazminat istemiş ve daha sonra talep artımı ile toplam 50.916,83TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    Davalı vekili, 18/01/2011 tarihli cevap dilekçesinde özetle; olayda bir yıllık zamanaşımının dolduğunu, olayın meydana geldiği yer nedeniyle ... İş Mahkemesi"nin yetkili olduğunu, davacının emniyet kemeri takması halinde merdiven kırılsa dahi kazanın meydana gelmeyeceğini, kazada davacının kusurlu olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesinin Gerekçesi ve Kararı :
    Davacı ..."ın, davalı iş yerinde kadrolu işçi olarak çalıştığı ve 07/02/2003 tarihinde saat 11:00 sıralarında ... Sitesi mevkiinde yıldırım düşmesi sonucu kırılan izolatör ve bozulan elektrik iletim tellerini düzelttikten sonra emniyet kemerini çözüp, sürgülü aliminyum direkten inerken merdivenin kırılması sonucu 7-8 metre yükseklikten yere düştüğü ve %35,2 sürekli işgöremezlik durumuna girdiği, davacıya iş kazası meslek hastalığı kolundan gelir bağlandığı, alınan bilirkişi kurul raporunda kazanın oluşumunda davalı işverenin %70, kazalı işçinin ise %30 oranında kusurlu bulundukları, davacı vekilinin 21.10.2016 tarihli ıslah dilekçesinde 10.000,00TL maddi, 30.000,00TL manevi tazminat istenildiği, yargılama sırasında 6100 sayılı HMK"nun yürürlüğe girdiği gerekçesi ile birleşen davanın açıldığı ve maddi tazminatın tespiti talebinde bulunulduğu, 21.10.2016 tarihli dilekçe ile bakiye 39.916,83TL maddi zararın daha tahsilinin istenildiği özetlenerek, yargılama sırasında değişen usul kurallarının hemen yürürlüğe girdiği ve birleşen dava ile zamanaşımının kesildiği gerekçeleri ile davacının çektiği acı ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları, ülkenin ekonomik koşulları, paranın alım gücü, tarafların kusur oranları ve olay tarihi kapsamında davanın kısmen kabulü ile 50.916,83TL maddi, 20,000,00TL manevi tazminatın 07/02/2003 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine dair hüküm tesis edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesinin Gerekçesi ve Kararı :
    Birleşen davada, maddi tazminatın belirsiz alacak davası şeklinde tespiti istenerek 21.10.2016 tarihli dava ile bedelin artırıldığı, dava tarihi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. ve 448"inci maddeleri nazara alındığında talebin yerinde olduğu, iş kazasının 07.02.2003 tarihinde gerçekleştiği ve birleşen dava tarihi olan 01.02.2013 günü itibariyle gerek 818 sayılı Kanunun 125 ve gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 146"ncı maddesinde belirtilen 10 yıllık zaman aşımı süresinin geçmediği, takdir edilen manevi tazminat tutarının makul sınırlar içinde olduğu değerlendirilmiş, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri kapsamında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile tarafların istinaf başvurularında esas yönünden ret kararı verilmiştir.
    Temyiz:
    Davalı şirket vekili özetle; Manevi tazminatın fazla olduğunu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, olayın 2003 yılında gerçekleştiğini, kusuru kabul etmediğini savunarak kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Davacı vekili temyize cevabında özetle; Manevi tazminata yönelik itirazların haksız olduğunu, birleşen dava dosyasının 01.02.2013 tarihinde açıldığını ve belirsiz alacak talebinde bulunulduğunu, henüz 10 yıllık sürenin geçmediğini, HMK m. 448 uyarınca HMK nın derhal yürürlüğe gireceğini, daha sonra tamamlama harcı ile talebin artırıldığını, bu kapsamda temyiz itirazların reddedilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
    Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
    Dosya kapsamına göre davacının, davalıya ait iş yerinde elektrik hat işçisi olarak çalıştığı ve 1956 yılı doğumlu olduğu, iş kazasının 07.02.2003 günü gerçekleştiği ve olayın SGK Başkanlığı tarafından iş kazası olarak kabul edildiği, davacıya iş kazası gelirinin bağlandığı ve geçici iş göremezlik ödemelerinin yapıldığı, 20.12.2010 tarihli dava dilekçesi ile maddi tazminat talebinde bulunulduğu, 01.02.2013 tarihli birleşen dava ile maddi ve manevi tazminat istenildiği ve 6100 sayılı HMK"ya göre belirsiz alacak talebine dayanıldığı, 21.10.2016 tarihli talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebinin yükseltildiği, Mahkeme tarafından maddi tazminat talebinin tümüyle, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile karar verildiği, iş kazasında davacının %35,2 oranında malul kaldığı, kusur raporuna göre davalı işverenin %70, davacının ise %30 kusurlu sayıldıkları anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık, dava açıldıktan sonra ve yargılama aşamasında yürürlüğe giren HMK’nın 107. maddesine göre birleşme talepli dava açarak talebin belirsiz alacak istemine dönüştürülmesinin mümkün olup olmayacağına ilişkindir.
    Davacı 01.02.2013 tarihli birleşen dava dilekçesinde 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesine dayandığını beyan etmiş ise de anılan yasal düzenlemenin görülmekte olan davada uygulama olanağı yoktur. Zira usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise kanundaki usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri, kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inanca dayanmaktadır.
    Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında, derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığıdır.
    Dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden, çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.
    Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe girecektir. Çünkü usule ilişkin kanunlar, aksine bir kural benimsenmediği takdirde, genel olarak hemen etkili olur ve uygulanırlar (Y.İ.B.K.’nun 8.7.1942 gün ve E:13, K:19; Hukuk Genel Kurulu"nun 23.09.1964 gün ve E:7/1139, K:575; 09.3.1988 gün ve E:860, K:232; 23.11.1988 gün ve E:1988/1-825, K:1988/964; 22.02.2012 gün ve E:2011/2-723, K:2012/87 sayılı ilamları).
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun “Zaman Bakımından Uygulanma” başlığını taşıyan 448/1.maddesi, yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir.
    Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 22.02.2011 gün ve 2011/19-735 Esas 2012/93 Karar ile 22.02.2012 gün ve 2011/2-733 Esas 2012/87 Karar sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda uyuşmazlığın çözümünde, somut olay yönünden; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile tamamlanan dava açılması işleminde, diğer bir ifade ile davanın açıldığı 20.12.2010 tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
    Buna göre, 6100 sayılı HMK ile hukukumuza giren belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin, somut uyuşmazlıkta uygulanma imkânı bulunmamaktadır. (Yargıtay HGK 2013/10-436E-2013/1743K)
    Yukarıdaki açıklamaların ışığında birleşen dosya ile kısmi davanın belirsiz alacak davasına dönüşmeyeceği ortadadır.
    Bu kapsamda, 21.10.2016 tarihinde talep artırım adı altında sunulan ıslah dilekçesinin 27.10.2016 günü davalı vekiline tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından 03.11.2016 havale tarihli dilekçe içeriğinde açıkça zamanaşımı def"ine dayanıldığı gözetilerek karar verilmesi gerekirken zamanaşımına uğrayan taleplerin de kabulü yönüyle hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
    O halde, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usule ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
    SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18.12.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi