3. Hukuk Dairesi 2017/9215 E. , 2018/6691 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl ve birleşen davada; Davalının 18/07/2006 tarihli iki adet kira sözleşmesi ile dükkan vasıflı 1 ve 2 no"lu iki ayrı bağımsız bölümü kiraladığını ; 1 no"lu taşınmazın son ödenen aylık net 6.204 TL kira bedelinin 18/07/2011 tarihinden itibaren aylık net 8.000 TL ;2 no"lu taşınmazın ise son ödenen aylık net 4.285 TL kira bedelinin 18/07/2011 tarihi itibariyle net 5000 TL olarak tespitine karar verilmesini ismiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece,1 no"lu kiralananın 18.07.2011 tarihi itibariyle başlayan yeni dönem aylık kirasının brüt 7.000 TL "ye, 2 no"lu kiralananın 18.07.2011 tarihinden itibariyle başlayan yeni dönem aylık kirasının brüt 5.000 TL "ye baliğ olduğu ve 18.07.2011 tarihi itibariyle başlayan dönem için davalının bu miktar aylık kira bedellerini ödediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 28.05.2014 gün 2013/9950 E. 2014/7009 K sayılı ilamı ile; "" Taraflar arasındaki kira ilişkisinin kurulmasından itibaren üç yıldan fazla bir zaman geçmiş ise, kural olarak yeni dönem kira parasının 18.11.1964 gün ve 2/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince hâkim tarafından hak ve nesafet kurallarına göre saptanması gerekir. Bunun için öncelikle dava konusu yerin yeniden kiralanması halinde getirebileceği kira parası bilirkişiler tarafından belirlenmelidir. Böyle bir belirleme yapılırken, öncelikle benzer yerlerin kira sözleşmeleri getirtilmeli, dava konusu yer ile ayrı ayrı karşılaştırılmalı, davalı tarafın savunması dikkate alınarak ekonomik olumsuzlukların kira paraları üzerindeki etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmelidir.
Dava konusu taşınmazların yukarıda açıklandığı üzere getirebileceği kira parası usulünce saptandıktan sonra, bu husus dikkate alınmak suretiyle hak ve nesafet kurallarına göre hâkimce bir kira parası takdir edilmelidir.
Bu itibarla; Kira parasının miktarına ilişkin olarak bir uyuşmazlık bulunup mahkemeye müracaat edildiğine ve kira parasının dava yoluyla tespiti istenildiğine göre; davalı taraf artırılması istenilen veya karar verilebilecek miktarı ödese bile dava red edilmeyip kira tespit kararı verilmelidir. Nitekim davalının artırarak ödediği kira parasını ödemekten vazgeçip önceki dönem kira parasını ödemeye başlaması halinde davacı, hükmen tespit edilmiş ya da sözleşme ile kararlaştırılmış bir kira parası olmadığı sürece davalı kiracıyı kira parasının arttırılmış halini ödemesi için zorlayamayacağı için yeni dönem kira parasının mahkemece hüküm altına alınmasında davacının hukuki yararı vardır. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile red kararı verilmesi doğru değildir"" gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyma kararı verilerek yapılan yargılama sonucunda; yeniden bilirkişi raporu alınarak asıl davanın kısmen kabulü ile 1 nolu taşınmaz için18.07.2011 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin brüt 7.000 TL olarak tespitine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde ;
Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, ... 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı ...nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine ...nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
18.11.1964 gün ve 2/4 sayılı Y.İ.B.K. ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre “hak ve nesafet” ilkesi uyarınca kira bedelinin tespitinde öncelikle tarafların tüm delilleri varsa emsal kira sözleşmeleri aslı veya onaylı örnekleri dosyaya alınmalı, kiralananın niteliklerine göre üç kişilik (inşaat-mimar, mülk bilirkişileri) bilirkişi kurulu oluşturularak bilirkişi marifetiyle kiralanan taşınmaz ve taraf emsalleri tek tek görülüp incelenmeli, res"en de emsal araştırılmalı, bilirkişilerce gerekli ölçüm ve inceleme yapılıp böylece elde edilen veriler somutlaştırılarak, dava konusu yer ile ayrı ayrı (konumu, çevresi, niteliği, kullanım şekli, kira başlangıç tarihi, kira süreleri vb.) kira parasına etki eden tüm nitelikleri karşılaştırılmalı, emsal kira bedellerinin niçin uygun emsal olup olmadığı somut gerekçelerle açıklanmalı, dava konusu taşınmazın yeniden kiraya verilmesi (boş olarak) halinde getirebileceği kira parası belirlenmeli, hakimce bu kira parası dikkate alınmak suretiyle hak ve nesafete; özellikle tarafların kira sözleşmesinden bekledikleri amaçlarına uygun makul bir kira parasına hükmedilmelidir. Bunun için, dava konusu yerin serbest koşullarda yeniden boş olarak kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira parası bilirkişilerce usulünce saptanmalı, bilirkişi raporu mahkemece somut gerekçeler ışığında res’en değerlendirilmeli, buna göre hak ve nesafete uygun kira parası hakim tarafından saptanmalıdır. Bilirkişilerce bu belirleme yapılırken benzer yerlerin kira sözleşmeleri incelenmeli (re"sen emsal araştırması yapmak ya da taraflardan emsal göstermeleri istenmek suretiyle) dava konusu yerle ayrı ayrı karşılaştırılarak kira parasına etki eden hususlar üzerinde durulmalıdır.
Bilindiği üzere; mahkemenin, Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak (usule ilişkin kazanılmış hak) doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli müktesep hak meydana gelebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Somut olayda; Mahkemece verilen ilk karar "...dava konusu yerin yeniden kiralanması halinde getirebileceği kira parası bilirkişiler tarafından belirlenmelidir. Böyle bir belirleme yapılırken, öncelikle benzer yerlerin kira sözleşmeleri getirtilmeli, dava konusu yer ile ayrı ayrı karşılaştırılmalı, davalı tarafın savunması dikkate alınarak ekonomik olumsuzlukların kira paraları üzerindeki etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmelidir...." gerekçesiyle bozulmuş, bozma sonrasında alınan 15.09.2015 tarihli bilirkişi ek raporunda, 1 nolu taşınmazın boş olarak kiraya verilmesi durumunda aylık brüt 9.125 TL, 2. Nolu dükkanın boş olarak kiraya verilmesi durumunda aylık brüt 5625 TL, kira geliri getirebileceğini belirtmiştir. Bozma öncesi alınan bilirkişi heyeti raporunda ise; yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alınmadan ve hiçbir emsal değerlendirilimesi yapılmadan soyut verilere dayalı olarak kira bedelleri tespit edilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen hiçbir gerekçe gösterilmeden bozma öncesi rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Bu durumda, emsal araştırması yapılarak ve somut verilere dayalı olarak düzenlenen 15.09.2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda kira parası brüt olarak belirlenmeli, bu bedelden davalının eski kiracı olduğu gözetilerek uygun bir indirim yapılarak kira bedelinin tespitine karar verilmesi gerekirken, bozma öncesi yetersiz bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca, davacı harç ve vergiden muaf olduğundan belirlenen brüt kira bedelinden herhangi bir stopaj ayrılıp vergi dairesine ödeme yapılmayacağı ve brüt kira bedelinin tamamının davacı kiraya verene ödenecek olması nedeniyle bu hususa ilişkin temyiz itirazları bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı taraf yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.