21. Hukuk Dairesi 2016/9782 E. , 2017/10795 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile davalılardan ...vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının annesi, babası ve kardeşlerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı annenin maddi tazminat talebi yargılama sırasında giderilmesinden konusuz kalan bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı kardeş ... tarafından usulüne uygun bir dava açılmadığından bu davacının talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı babanın maddi tazminat talebinin kabulüne, davacı anne, baba ve 8 kardeşin manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1- Davacılar vekilinin temyiz itirazları incelendiğinde;
a- Dosya kapsamından Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/1.maddesinde; avukatlık ücretinin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulacağı; aynı maddenin 2.fıkrasında ise, müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek; ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise, her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunacağı belirtilmiştir. Anılan maddenin amacına ve içtihatı birleştirme kararına hakim olan ilke birlikte gözetildiğinde, ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmelidir.
Somut olayda; her bir davalı yönünden reddedilen kısımlar bakımından ayrı ayrı red vekalet ücreti hükmedilmesi hatalı olmuştur.
b- Dosyanın incelenmesinden davaya konu 20.09.2010 tarihli iş kazasında sigortalının vefat ettiği, olayın meydana gelmesinde davalıların % 80, sigortalının % 20 oranında kusurlu bulundukları anlaşılmaktadır.
Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı kardeşler yararına ayrı ayrı hükmedilen 2.000,00 TL manevi tazminat azdır.
2- Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davacı annenin belirlenen zararının Kurum tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir kısmının tenzilinden sonra kalmadığı anlaşıldığından annenin maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Öte yandan; Kurum"un 05.02.2015 tarihli yazı içeriğinden yaşlılık aylığı aldığı anlaşılmaktadır. Davacı babanın ayrıca gelirinin olması destek kapsamında olmadığına karine oluşturmaktadır. Kaldı ki, müteveffanın davacı babaya destek olduğu da kanıtlanmamıştır. Bu durumda davacı baba yönünden de destek kapsamında olmadığının anlaşılmasına göre maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden davacılar vekili ile davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine
19.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.