3. Hukuk Dairesi 2016/19767 E. , 2018/6746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile yaptıkları 14.03.2005 tarihli harici satış sözleşmesi ile, davalı adına olan taşınmazları satın aldığını, satış bedelinin peşin olarak ödendiğini ancak tapu devrinin gerçekleşmediğini, sözleşmede tapu devrinin gerçekleşmemesi halinde 200.000 dolar verilmesinin kararlaştırıldığını, bu bedelin TL karşılığı olan 310.000 TL"nin davalıdan tahsili amacı ile davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında; davacı usulüne uygun olarak yaptığı ıslah neticesinde, talebini değiştirerek ilk talebinin kabul olmaması durumunda, sözleşmedeki taşınmazın rayiç değerinin belirlenerek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı savunmasında; davacı ile aralarında sözleşme yapılmadığını, geçersiz sözleşmeye dayanarak icra takibi yapılamayacağını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün davacı tarafca temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 17.06.2014 tarih ve 2014/4006 E. 2014/9733 K. sayılı ilamıyla ".... Davalı her ne kadar, savunmada bulunduktan sonra, verdiği dilekçesinde, boşa imza attırılıp, sözleşmenin içeriğinin sonradan doldurulduğunu beyan etmişse de, geçerli şekilde yapılmış ıslah bulunmadığından dolayı, bu durum savunmanın genişletilmesi yasağının ihlali niteliğinde olduğundan, bu savunmaya itibar edilerek, hüküm kurulması doğru değildir. Kaldı ki; hukukun genel ilkeleri gereğince de, boşa imza atan bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaktır.
Sonuç itibariyle; taraflar arasındaki taşınmaz satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmamış olup, bu sözleşmeye göre verilenler iade edilecektir.
Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan 14.03.2005 tarihli satış sözleşmesinin incelenmesinden; bedelin davalı satıcıya ödendiği yazılıdır. Ancak, bu sözleşmede alınan bedelin miktarı gösterilmemiştir. Bu durumda, sözleşmede bedelin alındığına ilişkin ibare, yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Bu durumda mahkemece ilk iş olarak; davacı ve gerekirse de davalının tüm delilleri toplanarak, taşınmaz için ödenen bedelin saptanması gerekecektir.
Bu bedelin saptanmasından sonra da, mahkemece; taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin ifanın imkânsız hale geldiği tarih itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün, konusunda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, temyiz eden davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, harici taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı satış bedelinin tahsiline yönelik olarak başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın haricen satılıp satılmadığı konusundaki ihtilaf, davalının ıslah talebi olmaksızın savunmanın genişletilmesi niteliğindeki beyaza imza attırılarak sözleşmenin içeriğinin sonradan eklendiği yönündeki savunmasının dinlenemeyeceği, kaldı ki beyaza imza atanın bunun sonuçlarına katlanması gerektiği yönündeki Dairemiz bozma ilamı gereğince açıklığa kavuşturulmuş olup, mevcut durum itibariyle öncelikle belirlenmesi gereken husus, sözleşme üzerinde satış bedelinin davalı satıcıya ödendiği yazılı olmasına rağmen ödenen satış bedeli sözleşmede belirtilmediği için, satış bedelinin tespiti noktasında toplanmaktadır. Bu noktada, sözleşme içeriğinde yer alan 7 parsel sayılı taşınmazın 1/2 si ile 8 parsel sayılı taşınmazın tamamının davacıya satıldığı ve dekar başına 6 milyar lira alındığı yönündeki ifadeler satış bedelinin belirlenmesi açısından taraflar için bağlayıcı olacaktır.
Hal böyle olunca mahkemece; öncelikle sözleşmede satıldığı belirtilen taşınmaz miktarları ile dekar başına ödendiği belirtilen satış bedeli itibariyle davacının satın aldığı iki adet taşınmaz için ödediği satış bedeli tespit edilerek ve tespit edilen bu miktarın dava tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmesi ve belirlenen bu miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Kabule göre de; dava sırasında ölen davalı ... yerine davaya dahil edilen mirasçıları hakkında hüküm kurulması gerekirken ölü davalı hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Başkan