4. Hukuk Dairesi 2014/5327 E. , 2015/972 K.- BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
- DAVA DIŞI BASIN AÇIKLAMASININ AYNEN YAYIMLANMASI
- YALANCI VEKİL
- BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
- TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 24
- TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 25
- BASIN KANUNU (5187) Madde 1
- BASIN KANUNU (5187) Madde 3
- 1982 ANAYASASI (2709) Madde 28
- TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 1
"İçtihat Metni"Davacı Y.. S.. vekili Avukat P.. H.. tarafından, davalılar A.. M..Gazetecilik Matba. Tan. Rek. Men. Tur. Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vdl aleyhine 26/07/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/12/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kendisinin ... milletvekili olduğunu, 18/07/2012 tarihli yerel “A.. M..” gazetesinde ve aynı gazetenin 17/7/2012 tarihli internet sitesinde yayınlanan haberde “yalancı vekile milyonluk dava” manşet ve başlık olarak “... başkanı .. partili Ü.., yolsuzluk iddiaları için "S.. yalan söylüyor, uyduruyor " dedi” ifadesini içeren ara başlık ve devamı haber içeriğindeki beyanlarla kişilik haklarının ihlal edildiğini, yalancı olarak lanse edildiğini, sözlerin kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu iddia ederek uğradığı zararın ödetilmesini istemiştir.
Davalı, haberin gerçek olduğunu Ü.."ın basın açıklamasının basın ve ifade özgürlüğünün sınırları dahilinde okuyucuyla paylaşıldığını beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece,haberde manşet olarak kullanılan “yalancı vekile milyonluk dava” ibaresindeki “yalancı vekil” cümlesinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davaya konu haberin içeriğinin dava dışı Y.. Ü.."ın basın açıklamasına dayandığı, içerikte basın açıklamasının aynen yazıldığı, başlıktaki bazı ifadeler abartılı da olsa kullanılan dil ile yazının özünün birbirine uyumlu olduğu hukuka aykırılık bulunmadığı, davacının kişilik haklarını ihlal edici mahiyette olmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddedilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davalının manevi tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.