21. Hukuk Dairesi 2015/6084 E. , 2016/298 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalıların tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, 06.09.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı eş yararına 3.178,14 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi, davacı çocuk ... yararına 154,59 TL maddi ve 13.000,00 TL manevi, davacı çocuklar ... ve ... yararına ayrı ayrı 13.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Davaya konu iş kazası, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra meydana geldiğinden, Kurumca rücu edilebilen peşin değer; kusurlu olan işveren bakımından 5510 sayılı Kanunun 21/1, kusurlu üçüncü kişiler bakımından ise aynı yasanın 21/4 maddesine göre belirlenmelidir.
Davacılar murisi ..."ün vefat ettiği iş kazasında, sigortalının % 40, davalı işverenin % 20, dava dışı karşı araç sürücüsü ..."ın % 40 oranında kusurlu oldukları, bilirkişi hesap raporunda Kurumca bağlanan ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek kısmının saptanmasında gelirler üzerinden % 60 kusur oranı uygulandığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde sigortalının % 40 oranında kusurlu bulunduğu belirgin olup, ilk peşin sermaye değerinin sigortalının kusuruna karşılık gelen % 40’lık bölümünün rücu edilmesinin söz konusu olamayacağı 5510 Sayılı Yasanın 21/1 maddesindeki düzenleme karşısında açıktır. Sigortalının kusurunun dışında kalan bölümün indirilmesindeki yönteme gelince; Bu durumda indirim usulü, kusurun işveren ya da üçüncü kişide bulunmasına göre 5510 sayılı Yasanın 21/1 ve 21/4 maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Somut olayda, araç sürücüsü olan dava dışı ..."ın üçüncü kişi olduğu açıktır. Hal böyle olunca ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi olan bölümünün 5510 sayılı Yasanın 21/4. Maddesi dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. 5510 sayılı yasanın 21/4. maddesinde ise “... İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.” hükmü düzenlenmiştir. Somut olay bakımından üçüncü kişinin kusurunun % 40 olmasına göre; peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümünün bunun yarısı olacağı, diğer bir deyişle hak sahibine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin % 40’nın(işveren ve üçüncü kişinin kusuru) indirilmesi suretiyle, sigorta tahsisleri ile karşılanmayan zararın belirlenmesi gerektiği açıktır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan ve özellikle ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümünün hesaplanmasında yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine 19.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....