1. Hukuk Dairesi 2015/11524 E. , 2018/10526 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakanları ...... adına kayıtlı 508 parsel sayılı taşınmazını üçüncü eşi olan davalıya satış göstermek sureti ile temlik ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesi istemişlerdir.
Davalı dava konusu taşınmazı bedelini mirasbırakana Hasan’a ödemek sureti ile satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan temlik işleminin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili temyiz etmiş, mahkemece 21.05.2015 tarihli ek karar ile, muhtıra tebliğine rağmen süresi içerisinde eksik temyiz harcının yatırılmadığı gerekçesi ile davalı vekilinin temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
Ek Karar davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava tapu iptali ve tescil,olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece eksik temyiz harcının yatırılması için davalı vekili Avukat ...’a çıkartılan muhtıraya rağmen süresinde harcın yatırılmadığı gerekçesiyle 21.05.2015 tarihli ek karar ile temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş ise de; muhtıranın davalı vekiline 20.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı vekili tarafından 1 haftalık kesin süre içerisinde, ..... 2 nolu Mahkemeler veznesine 24.04.2015 tarihinde eksik temyiz harcını yatırıldığı, 2015/939 nolu muhabere ile temyize konu dosyaya gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalı vekilinin temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına ilişkin 21.05.2015 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilip işin esasının incelenmesine geçildi.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmünn ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.555.56.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 23.05.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif).....
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davalı taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ......’ın 23.2.2008 tarihinde öldüğü, ilk eşlerinden olma davacı çocukları ile üçüncü eşi davalının mirasçı olarak kaldıkları, davaya konu 508 nolu parsel murise aitken 2.6.2003 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği, satıştan sonra 6.6.2003 tarihinde murisle davalının evlendikleri kayden sabittir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince;
Dinlenen davacı tanığı .....“muris taşınmazını evlenmeden önce davalıya satmış, duyduğuma göre evlenmek için devri yapmış” şeklinde ifade vermiş, diğer davacı tanıkları olayı aydınlatır şekilde beyanda bulunmamışlar, aksine davalı tanıkları, özellikle davacıların amcası murisin ağabeyi ..... uyruklu birisiyle ortak iş yaptığını, bu nedenle ekonomik sıkıntıda olduğunu, bilahare taşınmazı davalıya satıp aldığı para ile borcunu kapattığını ifade etmiş bir başka davalı tanığı, davalıya ait evin satılarak murise ait borçların ödendiğini, bir başka tanık ise 2003 yılında davalıya on milyar borç verdiğini, 2004 yılında evini satınca borcunu ödediğini ifade etmişlerdir.
Bu somut bilgiler yukarıdaki delillerle birlikte değerlendirildiğinde işlemin gerçek satış olduğu, temlikin mal kaçırmak amacı ile yapılmadığı sonucuna varılmaktadır. Bedeller arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir.