Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4456
Karar No: 2020/832

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/4456 Esas 2020/832 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2019/4456 E.  ,  2020/832 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 18/02/2020 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili Av. Ayşe Ümit Yeğenoğlu ile davacılar ... ve arkadaşları vekili vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacılar vekili 03.07.2017 tarihli dilekçe ile; ... ili, ... ilçesi, ... ... mahallesi 253 parsel sayılı 54.000,00 m² yüzölçümündeki taşınmazı müvekkillerinin tapu kaydına güvenerek satın aldıklarını, 2014 yılında 3402 sayılı Kanunun 22/2-a uygulaması sırasında 149 ada 32 parsel sayısıyla 37.725 m² yüzölçümlü olarak tescil edildiğini, taşınmazın yüzölçümünde 16.275 m² azalma oluştuğunu, müvekkillerinin, uygulama kadastrosunun iptali istemiyle açtıkları davanın ... Batı Kadastro Mahkemesinin 2014/69 E. - 2015/74 K. sayılı ilamıyla reddedildiğini, müvekkillerinin zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup şimdilik 5.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 17.10.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle; 813.750,00 TL tazminatın zarar tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte Hazineden tahsilini istemiştir.
    Davalı Hazine; davanın reddini savunmuştur.
    İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; taşınmazın uygulama kadastrosuyla yüzölçümü azalmış ise de zemindeki sınırlarında 1951 yılından bu yana değişikliğin bulunmadığı, taşınmazın yüzölçümündeki değişikliğin tapu memurunun hukuka aykırı eyleminden değil Türkiye genelinde 1951 yılında yapılan kadastro sırasında kullanılan teknolojinin yetersiz olmasından kaynaklandığı, TMK’nın 1007. maddesi gereğince Hazineden tazminat istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince somut olaya bakıldığında; 1951 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tespit ve tescile tâbi tutulan taşınmazın, sonradan yüzölçümünün 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama ile azalması nedeniyle oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklandığı, taşınmazın yüzölçümündeki eksikliğin 1951 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasındaki tersimat (çizim) hatasından kaynaklandığı, taşınmazın zemindeki sınırlarında değişiklik bulunmadığı, tersimat hatasının uygulama kadastrosuyla giderildiği, 22/2-a uygulamasının doğru yapıldığı ... Batı Kadastro Mahkemesinin 2014/69 E. - 2015/74 K. sayılı kararıyla ve eldeki davada alınan fen bilirkişi raporuyla belirlendiğine göre taşınmazın yüzölçümündeki eksilme sebebiyle oluşan zararın TMK"nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği kuşkusuzdur. Bu nedenle; ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
    Diğer taraftan; ilk derece mahkemesince bir ziraat bir inşaat bilirkişiden rapor alınmış ise de anılan raporda; tazminat istemine konu taşınmazın tarla niteliğinde olduğu belirtildiği halde net tarımsal gelir metoduyla uygulama kadastrosunun kesinleştiği 12.11.2015 tarihindeki değeri yerine piyasa koşullarına göre dava tarihindeki değeri tespit edilmiştir.
    Hal böyle olunca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle az yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek tazminat istemine konu taşınmazın yüzölçümü eksilen kesiminin uygulama kadastrosunun kesinleştiği 12.11.2015 tarihindeki niteliği ve gerçek değeri belirlenip sonucuna göre işin esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ... 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.12.2018 gün ve 2017/100 E. - 2018/687 K. sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın, ilk derece mahkemesine gönderilmesine, HMK"nın 353/1-a.6. bendi uyarınca kesin olarak karar verilmiş, davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine ise bölge adliye mahkemesince 25/06/2019 tarihli ek karar ile "HMK’nın 353/1-a.6, 366, 346/1 ve 35. maddeleri uyarınca davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinin kesinlik yönünden reddine," karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince süresi içinde temyiz edilmiştir.
    Dosya kapsamından; 1951 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında ... ili, ... ilçesi, ... ... mahallesi 253 parsel sayılı 54.000,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydı uygulanarak ... adına tespit ve tescil edildiği, satışlarla el değiştirdiği, son olarak 04.01.2000 ve 29.12.2006 tarihlerinde yapılan satış işlemleriyle davacıların murislerine geçtiği, 30.04.2014 tarihinde 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında 37.725,00 m² yüzölçümlü olarak 149 ada 32 parsel sayısını aldığı, davacıların uygulama kadastrosunun iptali istemiyle açtıkları davanın ... Batı Kadastro Mahkemesinin 2014/69 E. - 2015/74 K. sayılı kararıyla reddedildiği, temyiz edilmeksizin 12.11.2015 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın yüzölçümünde 16.275 m² azalma olduğu, bunun üzerine davacılar vekilinin 03.07.2017 tarihinde tazminat istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
    Dava, TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun duruşma yapılmadan verilecek kararlar başlıklı 353. maddesinin 1-a bendinin 6. fıkrasında “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” durumunda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince istinaf başvurusunun kabulü istisnai bir haldir. Bu hal, ilk derece mahkemesince hiç delil toplanmaması veya deliller toplanmış olsa bile hiçbir değerlendirme yapılmadan karar verilmesine özgüdür. Nitekim ilk derece mahkemesi yetersiz bir şekilde delil toplamış ya da topladığı delilleri gerekçesinde yetersiz de olsa değerlendirmişse bu kapsamda karar verilmesi mümkün olmayıp, duruşma açılması zorunludur. Burada kanun koyucu ilk derece mahkemelerinin bir delili hiç toplamaması ve delil toplanmış olsa bile bu delillerle ilgili hiçbir değerlendirme yapılmamasını, bir başka deyişle, işin doğrudan bölge adliye mahkemesine havale edilmesini istememiş, bunun önüne geçmek istemiştir. Bu halde, davanın taraflarının ilk derecede yargılanma hakkının elinden alınmasını kanun koyucu istememiştir. Gerçekten de bir dava açıldığında tarafların ilk derece yargılanma hak ve yetkisi ortaya çıkar ki bu hakkın tarafların elinden alınmadan usulünce yerine getirilmesi ve bundan sonra taraflar ister ve koşulları var ise istinaf yargılamasının yapılması gerekmektedir. İlk derece mahkemesinin ilk derece yargılamasının ilkelerine aykırı şekilde delilleri toplamamış veya değerlendirmemiş olması halinde aslında ortada hukuki denetim ya da maddi vakıa denetimine yarayacak dava malzemesi de olmayacaktır. Genel olarak istinaf kanun yolunun ruhuna uygun olanı da delillerin öncelikle ilk derece mahkemelerinde toplanıp değerlendirilmesi ve bundan sonra başvuru olursa bölge adliye mahkemesi tarafından bir değerlendirme yapılmasıdır.
    Yukarıda belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde temyize konu karar incelendiğinde; davacılar vekili 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat talebinde bulunmuş, ilk derece mahkemesince taşınmaz başında keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tapu kayıtları getirtilerek davanın reddine karar verilmiş, ilk derece mahkemesi kararını istinaf incelemesine tâbi tutan bölge adliye mahkemesi ise dosyanın esasına değinerek,
    davacıların zararının oluştuğu ve bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporlar ve yapılan incelemenin hüküm kurmaya elverişli olmadığı, bilirkişi raporlarının denetime elverişli olmadığından yani aslında araştırmanın yetersizliğine değinerek sonuç kısmında ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar vermiştir.
    Bölge adliye mahkemesince bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporlar ve yapılan incelemenin hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilerek eksik incelemenin ve hatalı değerlendirmenin varlığından bahsedildikten sonra delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olduğundan ilk derece mahkemesine dosyanın gönderilmesine karar verilmesi kendi içerisinde çelişkili bir durumdur. Tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olduğunun kabulü halinde kararın esasının incelenmesi mümkün değildir. Aynı şekilde, hükmün gerekçe kısmında dosyanın esasına değinilmesi delillerin değerlendirecek ölçüde toplandığına delalet edeceğinden tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olduğu gerekçesi ile dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi kendi içerisinde çelişkili bir durum yaratmıştır. Zaten kanun koyucu, bu iki halin bir araya gelmeyeceğini öngördüğünden esastan verilecek kararı belli koşullar altında temyizi kabil olarak düzenlemiş iken diğer hali kesin olarak düzenlemiş bulunmaktadır. Kararın düzenlenen kanun yolu açısından da bakıldığında da çelişkili durum yarattığı gözden kaçırılmamalıdır.
    Tüm bu bilgiler ışığında dosya kapsamına bakıldığında, bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının esastan incelenip araştırmaya yönelik eksikliklerden bahsederek karara bağlanması halinde HMK"nın 353/1-a-6 madde hükmü gereğince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verildiğinden bahisle dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilemeyecek olup bu yönde verilen karar temyizi kabil olacaktır.
    Açıklanan sebeplerle, eldeki dosyada bölge adliye mahkemesince verilen karar HMK"nın 353/1-a-6. madde kapsamında olmayıp temyizi kabildir. İstinaf mahkemesince, kararın kesin olduğundan bahisle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine dair verilen ek karar yerinde olmayıp ek karar kaldırılarak yapılan incelemede, istinaf mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda usul hükümleri çerçevesinde yargılama yapılıp deliller toplanıp eksiklikler giderilerek oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece anılan gerekçe ile taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının HMK"nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 25.06.2019 gün ve 2019/776 E. - 2019/915 K. sayılı ek kararının kaldırılarak, temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının yukarıda gösterilen sebeple HMK"nın 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz isteminin duruşmalı yapılması nedeni ile Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2.540,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine, dosyanın ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine18/02/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi