3. Hukuk Dairesi 2014/17351 E. , 2015/2375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.07.2014
NUMARASI : 2013/660-2014/691
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, sonradan davalı vekili tarafından verilen ek dilekçe ile incelemenin duruşmalı yapılması talep edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
HUMK.nun 435/7 ve 438/1.maddeleri gereğince temyiz edilen kararın duruşmalı incelenmesi, temyiz dilekçesi ile istenilmelidir. Temyiz eden, süresinde verdiği dilekçesinde bu yönde bir istemde bulunmamış olup, sonradan verilen ek dilekçe ile incelemenin duruşmalı yapılması istenilemeyeceğinden; duruşma isteğinin reddi ile temyiz incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, dar gelirli aileleri konut edindirme projesinden yararlanmak için davalı belediyeye yaptığı başvurunun kabul edildiğini ve yapılan noter çekilişi ile 260 m² yüzölçümlü arsa tahsisinin yapıldığını, ancak satış bedelinin müvekkilince taksitler halinde ödenmesine rağmen, davalı belediyenin arsa tahsislerini iptal ettiğini, akabinde ise bölgenin imar planının değiştirildiğini, bu nedenlerle arsanın devrinin talep edilmesinin imkânsız hale geldiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, müvekkiline tahsis edilmiş olan 260 m² lik arsanın dava tarihindeki rayiç değerinden şimdilik 10.000 TL"nin (ıslahla 122.200 TL"nin) dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili belediyenin, dava dışı kişilere yapılmış olan arsa tahsisleri nedeniyle açılan davalar sonucunda verilmiş olan emsal kararlar ve bu kararlara esas alınan bilirkişi raporları doğrultusunda ödeme yapılabileceğini davacıya yazılı olarak üç defa bildirdiğini, ancak bu bildirimlere rağmen başvuruda bulunmayan davacının kötüniyetli olarak dava açma yoluna gittiğini savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacının ıslah etmiş olduğu davasının kabulü ile 122.200 TL"nin ifasının imkansız hale geldiği ve encümen kararının davacıya tebliğ tarihi olan 18.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı belediyenin, arsa vasfındaki taşınmazını, konutu olmayan ihtiyaç sahibi kimselere 775 sayılı yasa hükümleri çerçevesinde tahsis etmek amacıyla 17.03.2003 gün ve 1095 ile 1096 sayılı, 27.01.2004 gün ve 106 sayılı, 12.03.2004 gün ve 335 sayılı Encümen kararlarını aldığı, bu nedenle davalı belediyeye başvuran davacıya 260 m² yüzölçümlü arsanın tahsis edilerek 17.12.2003 tarihli sözleşmenin imzalandığı, akabinde davacının satış bedelini taksitler halinde davalı belediyeye ödemeye başladığı, ancak davalı belediye encümeninin 23.12.2005 tarihli kararıyla davacıya tahsis edilen arsanın da aralarında bulunduğu bir kısım arsalara ilişkin tahsis işlemlerinin iptaline karar verdiği, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı Belediyenin maliki bulunduğu taşınmazı 775 sayılı Gecekondu Kanunu"nun 25 ve 26. maddeleri uyarınca davacıya satışına ilişkin sözleşmeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi geçerlidir ve geçerli sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle davacı, satış bedelini ödediğini ispat etmek koşuluyla taşınmazın ifasının imkânsız hale geldiği tarihteki rayiç değeri isteyebilir. Bu nedenle, mahkemenin davacının tahsis edilen arsanın rayiç değerini isteyebileceği yönündeki değerlendirmesi yerindedir.
Ne var ki mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; taşınmazın nitelikleri açıklandıktan sonra tek bir emsal taşınmazın değeri dikkate alınarak rayiç değer tespit edilmiştir. Oysa, bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki alım satım değeri (piyasa değeri) olan rayiç değerin, ifanın imkansız hale geldiği tarihten önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının, fiyat artış endeksleri uygulanmak suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Raporun bu haliyle hüküm vermeye yeterli olmadığı ortadadır.
Bundan ayrı, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117. (818 sayılı BK"nın 101.) maddesinde; muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarıyla temerrüde düşeceği hükme bağlanmıştır. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılmasıyla gerçekleşir. Davalı belediye, dava dilekçesi ile talep edilen miktar yönünden dava tarihinde, ıslah dilekçesi ile artırılan miktar yönünden ıslah tarihinde temerrüde düşürülmüştür. Bu nedenle, dava dilekçesi ile talep edilen miktara dava tarihinden, ıslah ile artırılan miktara ıslah tarihinden faiz yürütülmesi gerekirken, ıslah edilen 122.200 TL"ye ifanın imkansız hale geldiği tarihten itibaren faiz yürütülmesine hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca mahkemece; taraflara, davaya konu arsaya yakın bölgelerden, ifanın imkânsız hale geldiği tarihe yakın zaman içinde yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkân tanınmak suretiyle, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilerek, bu emsallere göre davaya konu arsanın rayiç değerinin belirlenmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine imkân veren bilimsel verileri içeren rapor alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.