Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4486
Karar No: 2020/833
Karar Tarihi: 18.02.2020

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/4486 Esas 2020/833 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2019/4486 E.  ,  2020/833 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 18/02/2020 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davalı Hazine vekili Av. ... ... ile karşı taraftan davacı ... vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi 373 ada 42 parsel numaralı taşınmazı davacının satın almak sureti ile edindiğini, taşınmazın ifrazı için tapu sicil müdürlüğüne başvurduğunda taşınmazının bu kısmının Hazineye ait ... mahallesi 237 ada 2 parsel sayılı taşınmaz sınırları içerisinde kaldığını öğrendiğini, taşınmazının ifraz sonucu ile 61, 62, 63, 64, 65 sayılı parsellere ayrıldığının, 64 ve 65 parsel sayılı taşınmazların 4083 m2 kısmının ... mahallesi 237 ada 2 sayılı parselde kaldığını asliye hukuk mahkemesinde tapu iptal ve tescil davası açıldığını, ancak ... mahallesinde yapılan kadastronun ... mahallesinde yapılan kadastrodan sonra olup, ... mahallesindeki kadastronun ikinci kadastro olduğu gerekçesi ile davalarının reddedildiğini bu ilamın 11/03/2014 tarihinde kesinleştiğini belirterek, ... mahallesi 373 ada 42 parsel sayılı taşınmazın (ifraz sonrası 64 ve 65 parsellerin) el konulan kısım ve işe yaramaz hale gelen kısımları karşılığı bedel olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı idareye tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile; 8.219,65 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talep ile manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiş, hükmün davacı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 22/12/2016 tarih ve 2015/15005 - 2016/12453 E.K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir
    Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Davacının taşınmazının ifrazı için tapu müdürlüğüne başvurduğundan taşınmazının komşu ... mahallesinde bulunan Hazine adına kayıtlı 237 ada 2 sayılı parselle mükerrerlik arzettiğini öğrenmiş, tapu müdürlüğünde yapılan ifrazla dava konusu taşınmaz, 17/10/2011 tarihinde 373 ada 61, 62, 63, 64 ve 65 sayılı parsellere ayrılmıştır. Hazine parseli ile mükerrerlik arzeden parsellerin 373 ada 64 ve 65 sayılı parseller olarak belirlenmiş ve bu parsellerin tapu kaydına kadastro müdürlüğünün 05.04.2011 tarihli yazısı ile; 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği düzeltme yapılacağı ve satış yapılmaz şerhi 05.04.2011 tarihinde yazılmıştır.
    Davacı, sulh hukuk mahkemesinin 2011/159-209 E.K. sayılı dosyasında maliki olduğu taşınmazda 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği yapılan düzeltmenin iptali istemi ile dava açmış, ancak davacının davasının reddine karar verilmiş ve bu karar 25.11.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
    Davacı bu sefer asliye hukuk mahkemesinin 2013/232 E. - 2014/13 K. sayılı dosyasında, maliki olduğu 373 ada 42 sayılı parselle mükerrerlik arzeden ve Hazine adına kayıtlı olan ... mahallesi 237 ada 2 sayılı parsele karşı tapu iptal ve tescil davası açmış ancak bu davanın da reddine karar verilmiş ve hüküm 11/03/2014 tarihinde kesinlemiştir.
    Bunun üzerine davacı maliki olduğu taşınmazın miktarının azalması nedeni ile temyize konu tazminat davasını açmıştır. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; 2002 yılında yapılan kadastro çalışmalarında, komşu ... köyü 237 ada 2 parsel sayılı taşınmazla mükerrerlik arzedecek şekilde kadastrosunun yapıldığı, kadastroda yapılan bu yanlışlığın 3402 sayılı Kanunun 41. maddesine dayanılarak düzeltilmeye çalışıldığı, oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklandığı ve TMK"nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği muhakkak olup, zararın tazmini gerektiğine ilişkin mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; mahkeme davacının uğradığı zararı tespit ederken, davacının dava konusu taşınmazı satın aldığı tarihteki değerinin dava tarihine uyarlanması ile belirlenen bedeli esas almıştır.
    Hemen belirtilmedir ki Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zarar gerçek zarar olup, burada gerçek zarar; tapunun yüzölçümünün azalması nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
    Açıklanan sebeplerle; mahkemenin dava konusu taşınmazın değerinin belirlenmesinde esas aldığı yöntem, davacının gerçek zararını karşılayacak nitelikte değildir.
    Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir. Oysa, mahkemece taşınmazın arsa mı yoksa arazi mi olduğu konusunda  yöntemine uygun araştırma yapılmamıştır.” hususlarına değinilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile; 251.377,15 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükmün davacı ve davalı tarafından temyizi üzerine Dairenin 18/09/2018 gün ve 2018/3847-5764 E.K. sayılı kararıyla, ”manevi tazminat talebinin, koşulları oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş,” Hazinenin temyiz itirazları ise kabul edilerek hüküm bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle: “Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; kurulan hüküm usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, davacı taraf dava dilekçesi ile 10000,00 TL maddi ve 10000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece ilk kararda 8219,65 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hükmün davacı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm davanın esasına yönelik olarak bozulmuş, bozma ilamından sonra yapılan yargılama sırasında davacı vekili; 05/05/2015 tarihli celsede ıslah suretiyle bilirkişi raporunda belirtilen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini istemiş ve bu değer üzerinden 16/05/2018 tarihinde tamamlama harcını yatırmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04/02/1948 gün
    ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun
    değiştirilmesinin mümkün olmadığı, bu hususun 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de tespit edildiği gözönünde bulundurulduğunda, mahkemece bozma kararından sonra gerçekleşen ıslah istemine göre karar verilmesi de doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
    Kabule göre de; belediye tarafından dosyaya gönderilen müzekkere cevaplarında taşınmazın değerlendirme tarihi olan 25/11/2011’de imar planı kapsamında olduğu belirtilmişse de; bu imar planının hangi tarihte kesinleştiği ve hangi tür imar planı oldukları açıklığa kavuşturulmamış olduğundan taşınmazları arsa olarak değerlendiren bilirkişi raporlarının denetlenmeden hüküm kurulmuş olması, emsal olarak alınan taşınmazın değerlendirme tarihindeki emlak vergisine esas olan m² değerinin araştırılmamış olması ve dava konusu 373 ada 64 ve 65 parsellerin 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği yapılan düzeltme sonucu oluşan tapu kayıtlarının dosya içerisine alınmamış olması da doğru değildir.“ hususlarına değinilmiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonucu “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olmasına ve manevi tazminat yönünden davanın reddine ilişkin mahkemenin önceki 2017/249 E.- 2018/281 K. sayılı hükmünün davacının temyiz ve karar düzeltme itirazlarının Dairemizce reddi ile kesinleşmesi ve bu hükümde davalı Hazine yararına vekalet ücreti takdir edilmiş olduğundan yeniden vekalet ücreti takdir edilmemesinde ve bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilemeyeceğinden, ıslah edilen kısma ilişkin davanın reddi yönüyle de Hazine lehine vekalet ücreti takdir edilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz isteminin duruşmalı yapılması nedeni ile Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2.540,00.-TL vekalet ücretinin davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına
    18/02/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi