3. Hukuk Dairesi 2014/16115 E. , 2015/2524 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR 11. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2014
NUMARASI : 2014/375-2014/455
Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, boşanma ilamıyla birlikte müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verildiğini, çocuk yararına aylık 200,00 TL nafakaya hükmedildiğini, geçen süreçte nafakanın çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını belirterek; nafakanın aylık 500,00 TL"ye yükseltilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; boşanma kararından sonra gelirinde olağanüstü bir değişiklik olmadığını, yeniden evlendiğini, müşterek çocuğun devlet okulunda okuduğunu, çocuğun giderlerinde davacının iddia ettiği gibi bir artış olmadığını, davacının ekonomik durumunun kendisinin ekonomik durumundan daha iyi olduğunu ve talep edilen nafaka miktarını ödeyecek maddi gücünün bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile nafakanın aylık 85,00 TL artırımla 285,00 TL"ye yükseltilmesine dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın şekli anlamda kesin olduğu belirtilerek karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, iştirak nafakasının artırılması istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; kararın şekli anlamda kesinlik arz edip etmediği, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden yapılan incelemeyle davanın esasına ilişkin karar verilip verilemeyeceği ve takdir edilen nafaka artırımının hakkaniyete uygun olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Her ne kadar mahkemece kararın şekli anlamda kesin olduğuna karar verilmiş ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 06.04.2005 tarih ve 2005/3-169 E-2005/235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde yıllık nafaka miktarının esas alınacağı belirtilmiştir. Somut olayda, davacının artırım talebinin 85,00 TL"lik kısmı kabul edilmiş, 215,00 TL"lik kısmı reddedilmiştir.Artırım talebinin reddedilen kısmının yıllık miktarı 2.580,00 TL olup, HUMK"nın 427. maddesinde öngörülen ve 01.01.2014 tarihinden itibaren 1.890,00 TL olarak belirlenen temyiz kesinlik sınırının üzerinde olduğu, hükmün, temyiz eden davacı yönünden temyize olanaklı olduğu anlaşılmış, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
Savunma hakkı Anayasada güvence altına alınmış haklardandır. Buna göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. (1982 Anayasası m. 36)
Karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK"nın 27.maddesi gereğince, davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını eşit olarak kullanabilmelerini ve yargı organlarının tarafların açıklamalarını dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda hakim, tarafları dinlemeden, açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için onları kanuna uygun biçimde duruşmaya davet etmeden karar veremez. (YHGK 2009/52 E., 2009/105 K.)
HMK"nın 297/1-c bendine göre mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalar ile bunlardan çıkarılan sonuçlar ve hukuki sebeplerin bulunması gerekir. Bunun için de tarafların duruşmaya davet edilip, dinlenmeleri gerekir.
Her ne kadar HMK"nın 320/1.maddesinde, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar vereceği belirtilmiş ise de; bunun ancak ön inceleme aşamasında ve mümkün olan hallerde olduğu belirtilerek uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir.
HMK"nın 137. maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön incelemede dava şartlarının ve ilk itirazların inceleneceği, uyuşmazlık konuları tam olarak belirlenip, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemlerin yapılacağı düzenlenmiştir. Bu bağlamda, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez.
Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır.Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. Dava şartları ve ilk itirazlar dışında ön inceleme işlemlerinin duruşmalı olarak incelenmesi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra gerekli görülmesi halinde tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilerek davanın esasına yönelik karar verilmesi gerekir.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; mahkemece, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden sonra ön inceleme duruşması yapılmadan, duruşma günü için taraflara davetiye çıkartılmadan dosya üzerinden ve davanın esasına yönelik karar verildiği, bu şekilde tarafların hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra, öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi; dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra gerekli görülmesi halinde tahkikat duruşmasına geçilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tüm bu hususlar göz ardı edilmek suretiyle tarafların hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde yazılı şekilde talebin esasına yönelik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıda belirtilen esaslar ışığında ön inceleme duruşması için bir gün belirleyerek tarafları davet etmek, ardından duruşmada HMK"nın 140. ve devamı maddelerini uygulamak olmalıdır.
Bozma nedenine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.