10. Hukuk Dairesi 2016/14901 E. , 2019/2270 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksi Kurum işlemlerinin iptali ile maluliyet aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ile Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti ve yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne, dair, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Kesinleşen karar gereğince 01.11.2009 tarihinden itibaren maluliyet aylığına hak kazandığının tespitine dair karar verilen davacı hakkında, aylık bağlanmış ve ödenmekte iken, 12.11.2012-27.12.2012 tarihleri arasında kalan sürelerde hizmet akdine dayalı olarak çalışmalarının tespit edilmesi nedeniyle, davalı Kurumca 2014 yılında yapılan işlemle, davacı hakkında 26.11.2012-26.08.2014 tarihleri arasında kalan dönem bakımından tüm aylık ödemelerinin 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “a” bendi kapsamında borç tahakkuk ettirildiği, davacının ise çalıştığı dönemlerle ilgili ve bu dönemle sınırlı olarak aylıklarının kesilmesi gerektiği ile bu dönem dışında kalan sürelerde alınan aylıklar bakımından Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti ve aylığından bu döneme ilişkin borç nedeniyle kesinti yapılması halinde bu kesintilerin iadesi istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; "Hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297. maddesinin (2). Fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunlu olup, eldeki davada, davacının çalışma süreleri ile sınırlı olarak ödenen tutarın Kurumdan sorulması, Kurumca davacı hakkında oluşturulan borç nedeniyle aylığından kesintilerin olup olmadığı ve tutar ve tarihlerinin belirlenmesinden sonra davacının borçlu olduğu 1,5 aylık tutarının dışlanması suretiyle ve davacının talebine göre infaza elverişli şekilde bir karar verilmesi gerekirken, infazda tereddüt ve kendi içinde yaratacak şekildeki hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.