18. Ceza Dairesi 2016/6000 E. , 2018/3079 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakaret
HÜKÜM : Ceza verilmesine yer olmadığı
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
Hakaret suçunun haksız fiile tepki olarak işlenmesi nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı kararına yönelik O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 07/03/2018 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediği noktasındadır.
TCK 29. madde de haksız tahrik “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışardan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerine bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
b) Bu fiil haksız olmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan kaynaklanmalıdır.
Somut olaya baktığımızda, sanığın daha önceden müştekiye borç para verdiği, olay günü bir markette karşılaştığı, müştekinin yakasını tutarak borcunu ödemesini isteğinde, müştekinin “Borcumu ödeyeceğim” paranın evde olduğunu daha sonra alıp getireceğini söylemesi üzerine sanığın “a... koyduğumun çocuğu şerefsiz tabi ödeyeceksin” dediği sabittir.
Her ne kadar müştekinin borcunu ödememesinin haksız tahrik oluşturabileceği söylenebilir ise de; ödeme gücü bulunduğu halde sırf kendi menfaati yahut alacaklıyı zor durumda bırakmak için borcun keyfi biçimde ödenmemesi, alacaklıdan mal kaçırılması, gerçeğe aykırı beyan veya vaatlerde bulunulması, borcun istenmesi sırasında alaya alma, gibi davranışların haksız tahriki oluşturan bir fiil olarak kabulü mümkündür. Borcu ödememe tek başına özel hukuktan kaynaklanan bir uyuşmazlık olup, ceza hukuku anlamında haksız tahrik oluşturacak bir haksız eylem değildir. Salt borcu ödeyememenin haksız tahrik oluşturan haksız bir fiil olarak kabulü mümkün değildir. Borcu inkar etmeyen ancak ödemek istediğini söyleyen müştekinin sanığa yönelik tahrik oluşturabilecek bir davranışının bulunmadığı anlaşıldığından sanık yönünden haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartları gerçekleşmemiştir.
YCGK 19/01/2016 tarih 2015/203 esas 2016/2 sayılı kararında da borcu ödememenin haksız tahrik oluşturmayacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, müştekinin sadece borcunu ödeyememesinin haksız tahrik nedeni oluşturmayacağından, kararın bozulması yerine onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne karşıyım.