1. Hukuk Dairesi 2015/10478 E. , 2018/10901 K.
"İçtihat Metni"..................
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, ortak mirasbırakan ..."ın, dava konusu 153 ada 3 parsel sayılı taşınmazını ölümünden çok kısa bir süre önce davalı oğluna tapuda satış göstermek suretiyle devrettiğini, temlik işleminin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiş, taşınmaz üzerindeki ev ve ahırın tarafından yapıldığını belirterek beyanlar hanesinde adına tescilini istemiştir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu, taşınmaz üzerindeki ev ve ahırın muris, annesi ve dava dışı kardeşi ..... tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacıya ait borcun davalı tarafından ödendiği, ancak satışın gerçek olmadığı gerekçesiyle tapunun iptaliyle mirasbırakan ..... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline, muhdesatın mirasbırakan adına yapılıp terekede yer aldığı gerekçesiyle davacı adına beyanlar hanesine kayıt ve tescil isteminin reddine karar verilmiştir.
./..
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1926 doğumlu mirasbırakan ..."ın 02.09.2009 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları olan davacı ..., davalı ..., eşi olan dava dışı ....... bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu 153 ada 3 parsel sayılı taşınmazını 21.08.2009 tarihinde oğlu olan davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 719. maddesi taşınmazların yatay mülkiyet kapsamını belirlerken 718. maddesi hükmü ile de dikey mülkiyet kapsamı belirlenmiştir. Diğer yandan, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arzın mülkiyetine bağlıdır. Bu husus Türk Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Bu düzenlemeler karşısında; üzerinde 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmamış bir binanın mülkiyetinin TMK.nun 684. maddesi gereğince zeminin mülkiyetine tabi olacağından müstakil olarak kullanılan bölüm veya katlarda bağımsız mülkiyet oluşturulmasına yasal olanak yoktur.
Gerçekten de; hukukumuzda çifte mülkiyet kabul edilmemiş olup taşınmaz üzerindeki her türlü muhdesat ve yapılar arzın mülkiyetine tabidir. Başka bir değişle bütünleyici parça niteliğindedir. Bu nedenle, binadaki belli bir bölümün bir tarafa aidiyeti ile onun adına tescili ayrık durumlar hariç (Kat Mülkiyeti Kanunu) yasal açıdan mümkün değildir. Ancak sonradan inşa edilen bölüm veya kat bakımından koşulların varlığı halinde bedel talep edilebileceği kuşkusuzdur.
Somut olaya bu ilke ve esaslar çerçevesinde bakıldığında, taşınmaz üzerindeki muhdesatın (ev ve ahırın) tescili isteğinin reddedilmiş olması bu gerekçe ve sonucu itibari ile doğrudur. Davacının tüm temyiz itirazlarının reddine.
Davalının temyiz itirazlarına gelince,
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında
./..
birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, dinlenen davacı tanıklarının yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu doğrular net beyanlarının bulunmadığı, öte yandan tarafların kardeşi olan davalı tanığı ..."ın beyanlarından, mirasbırakanın dava konusu temlik işlemini, davalının davacının borcunu ödemesi karşılığında yaptığı anlaşılmıştır. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda temlikin muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmesi isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.